felsefe taşı

Mayalar ve İnanç Sistemleri

Mayalar ve İnanç Sistemleri
Eylül 07
11:27 2014

“Gök ve yer o zamanlar mevcuttu fakat güneşin ve ayın yüzleri örtülüydü.” Recinos (Popol-Vuh)

“Bir Orta Amerika uygarlığı olan Maya uygarlığı, binlerce yıl boyunca Meksika’nın güneydoğusundan, Honduras, El Salvador ve Guatemala’ya kadar uzanan bir bölgede hüküm sürmüştür. Bu uygarlık M.Ö. 600 dolaylarında yükselişe geçmiş, M.S. 3. yüzyılda altın çağına adım atmış, M.S. 900’e kadar, geniş bir alanda varlığını sürdürmüş ve İspanyol işgaliyle de sona erme sürecine girmiştir. Mayalar yok olmamışlardır, hâlen bu ülkelerde yaşamaktadırlar.”

“Mayaların astronomi, matematik, mimari ve sanat gibi birçok alanda ileri bir uygarlık düzeyinde oldukları görülmektedir. Rabinal Achí, Popol-Vuh, Chilam Balam gibi eserlerin bulunduğu Maya edebiyatı bu kültürün yaşamını betimlemektedir.” “Arkeolojik bulgular Mayalar’ın yaklaşık 3000 yıl önce törensel yapılar inşa ettiklerini göstermektedir. Eski Mayalar ile Olmekler, Olmekler’in varlığı süresince birbirlerinden etkilenmişlerdir.”

“Sahip oldukları kültürel mirasın büyük oranda, aynı bölgede M.Ö. 1600 dolaylarında ortaya çıkan Olmek kültüründen kaynaklandığı düşünülmektedir. Etnik ve kültürel kökenleri üzerine çok fazla soru işaretinin bulunduğu Olmeklerin ise, yine Meksika Körfezi kıyılarında günümüzden yaklaşık beş bin yıl önce ilk yerleşim merkezlerini kuran La Venta ve San Lorenzo sakinlerinin mirasçısı olduğu yolunda çoğu tarihçi ve arkeolog görüş birliği içindedir.”

“Mayaların tarihi hakkında arkeologlar tarafından rağbet görmeyen bir görüş James Churchward tarafından ortaya atılmıştır. Churchward’a göre Mayalar yaklaşık 12.000 yıl önce (M.Ö. 10000) Büyük Okyanus’un sularına gömülmüş efsanevi Mu kıtasından bu kıtaya göç etmiş bir halkın torunlarıdır. Tezini kısmen, mineralog ve arkeolog olan Dr. William Niven’in 1921’de Mexico City yakınlarındaki Santiago Ahuizoctla kazılarında bulduğu 2600 tablete, kısmen Troano, Dresden gibi Maya el yazmalarına, kısmen de Uxmal tapınağı ve Xochicalo Piramiti yazıtlarına dayandıran Churchward, Asya ve Amerika halkları arasındaki benzerlikleri her iki kıtaya da Mu kıtasından göç edildiğini ileri sürerek açıklamaya çalışmıştır.”

“Temel Maya merkezlerinin çöküşe geçme nedeni çoğu kimse için halen bir sır durumundadır. Savaşlar ve işgaller bir zayıflama nedeni olarak düşünülebilir. Öte yandan bu dönemde, bir iklimsel düzensizliğin meydana geldiği görülmektedir.” “Tekerlek gibi araç gereçlere sahip olmaksızın devasa yapılar inşa etmiş Mayalar, gerek mimarileri bakımından, gerek olağanüstü matematik, takvim ve astronomi bilgileri bakımından, gerekse kentlerini bilinmeyen bir nedenle aniden terketmeleri bakımından gizemli bir uygarlık olarak görünmektedir.”

“Bu esrarengiz insanlar, Avustralya Yerlileri gibi rüyayı, geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman hakkında yorum ve kehanetler yapabilmek için kullanmışlar, gezegenleri ve yıldızları da modern araçlar olmamasına rağmen tuhaf bir biçimde doğru olarak takip edebilmişlerdir.” “Maya medeniyeti şaşırtıcı bir astronomi bilgisine sahiptir. Sadece Güneş, Ay ve Mars gibi bugün amatör gözlemcilerin dahi gözlemleyebildiği yakın cisimleri değil, neredeyse bütün uzak yıldızları, yıldız gruplarını ve bunların hareketlerini gözlemlemişlerdir. Hatta bu gözlemleri sayesinde bir yılı bizim bugün süper bilgisayarlarla hesapladığımız süreden milyonda bir hata payı ile hesaplamışlardır.”

“Maya takvimindeki yok oluş tarihi Marduk’la da örtüşmektedir. Dünyanın beşinci değişimi bu yüzyılda beklenmektedir. Tabletlerdeki Maya takvimi tufanların yaşandığı dört çağdan sonra sonu yine tufanla bitecek 5. çağın 21’inci yüzyılda başladığına işaret etmektedir.”

“Mayalar” adlı kitabında Mayaların geçmişte manyetik eksenin ve kutupların yer değiştirmiş olduğunu bildiklerini, ayrıca 405 dolunayın 11.960 günlük periyodunu ve 25.626 yıllık presesyon periyodunu hesaplamış olduklarını ileri süren Yılmaz Aydın, konuya ilişkin olarak şu fikri savunur: “Nasıl günümüzde bir yanda uzay teknolojisi yaşanırken diğer yanda dünyanın çeşitli bölgelerinde insanlar ilkel koşullarda yaşamlarını devam ettiriyorlarsa, geçmişte de bir yanda Maya uygarlığı varken, diğer yanda Orta Amerika’da geleneklerinin etkisi altında oldukça geri düzeydeki toplumlar var olmuştur.”

“Ezoterizmde “Başlangıç nasılsa son da öyle olacaktır” denir. Bazı şeyler yeryüzünde periyodik olarak tekrar eder. Mayalar bu ezoterik bilgi birikimine sahiptirler. Mayalara göre yeryüzünde meydana gelen en önemli değişimlerden biri eksen açısıyla ilgilidir. Günümüz bilimsel bulguları Mayaların bu bilgisiyle tam anlamıyla örtüşmüş durumdadır. Mayalar 2012 için ‘zamanların sonu’ demiştir. Ancak bu yok oluş anlamında değil fiziksel bir değişim anlamındadır. Mayalara göre 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olacaktır. Maya Kehanetleri’ne göre 21 Aralık 2012 tarihi dünya için çok önemlidir çünkü bu dönemde içinde yaşadığımız çağ sona ererek yeni bir çağ başlayacaktır.”

“”Beşinci kutupsal kayma” olarak adlandırılan bu değişimin de daha önceki değişimlerde olduğu gibi yine kutupların manyetik alanının değişmesiyle meydana geleceğini söyleyen Sınır Ötesi Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Candan, dünyadaki iklimlerin değişimini de buna bağlamaktadır. “Mayalara göre daha önce yaşanan dört çağ da tıpkı bu şekilde sona erdi” diyor. Dünyanın manyetik alanının belirli zaman dilimlerinde nasıl değiştiğini bilimsel çevreler de açıklamaktadır.”

“John Major Jenkins, 21 Aralık 2012’de gökyüzünde oluşan astronomik konumların, sıradışı birleşmelerine işaret ediyor. Bunların en önemlisi, gezegenlerin ve Ay’ın üzerinde hareket ettiği, “Ekliptik” olarak adlandırdığımız “tutulum çemberi”nin, tam 21 Aralık günü Samanyolu’nun dünyadan görülen ekvatoral çizgisiyle kesişmesi. Bu kesişmenin, modern astronomik ölçümlere göre “galaksimizin merkezi” olduğu belirlenen noktada gerçekleşmesi, bu tarihi daha da ilginç kılıyor. Ama daha ilginci, 21 Aralık günü Güneş’in de tam “gündönümü” sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi. Astronomik deyişle “Gündönümü Güneşi”, ekliptik ile Samanyolu kuşağının “galaksi merkezi” olduğu belirlenen noktayla aynı hizada kesiştiği koordinata yerleşiyor. Bu birleşim, Mayalara göre, “Güneşler” olarak adlandırdıkları devrelerin beşincisinin noktalandığı anı belirlemektedir.”

Makronun mikroya etki edeceği kadim bilgisine göre her büyük değişimle birlikte insanlık ruhsal olarak da bir değişim yaşıyor. Mayalar, takvimlerine paralel biçimde geliştirdikleri inanç ve düşünce sistemleri içinde, “Beşinci Güneş” çağının bitimini bir “kıyamet” ya da “dünyanın sonu” gibi görmemişlerdir. Ancak, her bir çağın büyük ve etkili doğal afetler eşliğinde bittiğini anlatan geleneklerine göre, eskisinin yerini alan yeniçağ, düşünce ve düzen açısından farklı dünya koşullarının ortaya çıkacağını öngörmüşlerdir.

“Popol-Vuh ya da Pop Wuh Kişe-Mayaların kutsal kitabıdır. Adı “zamanların kitabı” ya da “olayların kitabı” anlamına gelen Popol-Vuh, Mayalarda kadim zamanlardan beri aktarılagelmiş sözlü tradisyonun yazıya geçirilmesiyle oluşmuştur. 18. y.y.’da rahip Francisco Ximenez tarafından İspanyolca’ya çevrilmiştir. Kitapta evren, Tanrı, evrenin oluşumu, dünya çağları, evrendeki ilkeler, inisiyasyon vs. hakkındaki bilgiler sembolik bir anlatımla sunulur. Elyazması kitabın birinci kısmı yaratılış konusunu içerir. İkinci kısımda ise ikiz kardeşlerin öyküsü bulunur ki, bu öykü inisiyasyon sınavları ve aşamaları sürecinin sembolik anlatımı olarak yorumlanır.”

Mayalar’ın kutsal kitaplarından Popol-Vuh’ta, yaratılış, dünyanın meydana getirilişi ve daha sonraki bir çağda ataların imal edilmesi hakkında şu sözler, Mayalar’ın yaratılışla ilgili inanışları hakkında bir fikir vermektedir: “Ses fiil demektir, kelam yaratılış demektir. Yer, kelam ile yaratıldı. Kelam yedi rakamı oluşturularak geldi. Yerkabuğu mevcut değildi. Yalnızca sular ve göklerin enginliği vardı. Karanlıkta her şey hareketsizlik ve sessizlikten ibaretti. Yalnızca yaratıcı, yapıcı, egemen olan, hayat veren, bir ışık olarak suyun üzerinde yüzen, tüylerle kaplı yılan vardı. Onlardır vücut veren, onlardır yaratan. Onlar yeşil ve maviyle çevrilidirler. İsimleri Gucumatz’dır. O devirdeki varlıklar şekilsizdi. Konuşmasını biliyorlardı. Daha güneş görünmüyordu. İlahlar dördüncü çağın ilk insanlarını ise yoğurarak oluşturdular. Dördüncü çağın ataları olarak önce dört erkek yaptılar, sonra erkekler uyurken kelam yoluyla onlara dört kadın yaptılar. Bu atalar, ilahlara benzer olarak yapılmışlardı, benzerleriydi, mükemmeldiler. Gördükleri her şeyi öğreniyor, anlıyorlardı. Bilgi ve bilgeliklerini taşlara, dağlara, doğaya yansıttılar. İlahlarla aynı dili konuşuyorlar ve birbirleriyle mükemmel biçimde anlaşıyorlardı. Sonunda her şeyi bildiler ve Yer ve Göğün dört köşesini, dört yönünü incelediler. Fakat ilahlara denk olmaları ilahların hoşuna gitmedi; böyle olunca ilahlarla insanlar arasında ayrım kalmıyordu. Bu yüzden büyük ilahlar insan-ilahların, yani ataların gücünü sınırlama kararı aldı. Bir aynanın yüzünün buğulanması gibi ataların gözlerini kararttılar, artık insanlar ancak kendilerine yakın olanı görebileceklerdi. ‘Güneşin doğduğu ülke’de yaşayıp çoğaldılar.”

“Maya Şamanizminde üç âlem kavramı görülür. Yer, yeraltı âlemi ve ilahi olan ruhsal gök. Aztek geleneği gibi, Maya geleneğine göre de, ruhsal gök birçok “gök katı”ndan oluşurdu. Yeryüzü ile ilâhî âlem arasında bu ortamlardan en aşağıdaki ya da en yoğun ve kaba olanı insanların yaşadığı yeryüzü idi. Her gök katında Oxlahuntikú adı verilen 13 ilah bulunurdu. Yeraltı âlemi öte-âlemin alt kısımlarını, kötü kısımlarını, gök katları ise üst ve ışıklı kısımlarını oluşturuyordu. Vecd halinde gök katlarına çıkacak her şamanın göğe çıkmadan önce öte-âlemin en alt, en kötü ve korkunç tabakaları olan yeraltı âlemine inmesi gerekirdi. Maya geleneğinde yeraltı âlemi, Asya geleneklerinde de rastlandığı gibi, 9 katlıdır. Maya cehennemini oluşturan bu katlara Mitnal denir. Yeraltı âlemi ölüm ilahı Ah Puch’un egemenliğindedir.” “Üç âlemi irtibatlandıran “Yaşam Ağacı” kavramı, Maya geleneğinde de bulunur. Yeryüzündeki pek çok gelenekte karşılaşılan yaşam ağacına Maya geleneğinde Yaxché adı verilir; kökleri yeraltında olan bu ağacın dalları gök katlarında uzanır.” Kadim Çin’den, Yunan’a ve Hıristiyan dünyasına, Mayalara ve antik Mısır’a kadar tüm geleneklerde insan evrensel “üçlü” bir yapı içinde ifade edilmiştir.

“”Ölmek” sözcüğü Popol-Vuh kitabını yazanların torunları olan Chorti Kızılderililerinde aynı zamanda “yolculuk” anlamına gelir. Chorti’ler ölen kimsenin öte-âleme, ucu Tanrının elinde olan bir iple çekilerek göçtüğüne inanırlar. Maya dinine göre ölüm olayından sonra ikinci canı ya da way adı verilen ruhsal varlığı transtaki Şamanların yolculuğu gibi bir yolculuk yapar. Önce Xibalba (yeraltı âlemi) yolunu tutar; oradaki bekçi köpeğin yardımıyla bir ırmağı geçmesi gerekir. Gök katlarından birinde, hak edebilmiş olan ruhsal varlıkların ulaşabileceği, mutlu olunan bir cennet vardır.”

“Mayalarda ruh göçü kavramının olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır; kimilerine göre, ruh göçü kavramına diğer Kolomb öncesi Amerika uygarlıklarında ve kimi Kızılderililerde rastlandığı gibi, Mayalarda da rastlanmakla birlikte, Mayalardaki ruh göçü kavramı Hinduizmdekinden farklıdır. Bu inanışa ait izlere kral Pacal’ın yeniden doğması hikâyesinde ve Popol-Vuh’taki ikizlerin öyküsünde de rastlanır.”

“Mayaların karmaşık bir takvim sistemleri vardır. Bir çeşit güneş dinine inanmışlardır. Bu din, insan kurban etmek gibi dünya tarihindeki en vahşi uygulamaları da barındırıyordu. Mayalar, kendi dinlerine çok sıkı bağlı olan bir toplumdu. Sırlarla dolu dinleri dıştan bakışta anlaşılamayacak kadar şifrelidir. Ona ancak inisiye olanlar nüfuz edebilmektedir. Dinlerindeki sırlar mitolojik anlatımlarında üstü örtülü bir şekilde dile getirilmiştir.”

“Din, Mayalarda yaşamın çeşitli alanlarında kendini hissettiren bir etken olmuştur; tarımsal törenlerden ve halk törenlerinden sanat ve kültüre dek etkisini hissettirmiştir. Klasik sonrası dönemdeki Maya dininin üç temel özelliği; çoktanrıcı, natüralist (atmosferdeki olayları ilahlaştırma) ve düalist olmasıdır. İyilik ilahları ile kötülük ilahları sürekli bir çatışma içindedir; fakat gün ve gece, yaşam ve ölüm yin ve yang nasıl birbirlerinden tümüyle ayrılamazlarsa, bunlar da birbirlerinden tümüyle ayrı değil, tamamlayıcıdırlar.”

“Eski Mayaların din adamlarının uygulamaları onların birer şaman olduğunu göstermektedir. James Churchward, Mircae Eliade, Cihangir Gener gibi araştırmacı yazarlar, eserlerinde Amerika Şamanizminin Asya Şamanizminde görüldüğü gibi, bir inisiyasyon içerdiğini belirtirler. Kimileri de Popol-Vuh’taki ikizlerin hikâyesini sınav ve aşamalarıyla inisiyatik sürecin ilginç bir öyküleştirilmiş biçimi olarak yorumlar. Churchward’a göre, Mayalar önceleri tek tanrılı Mu Dini’ne bağlı topluluklardı. Dinleri sonradan yozlaştırılmış ve sembollerin, zamanla, Mısır’daki ve Hint’teki gibi, anlamlarını anlamayanlarca ilahlaştırılması sonucunda, çoktanrılı bir din haline getirilmiştir.”

“Göksel unsurları “tanrısal” niteliklerle kişileştirme yöntemleri, birçok eskiçağ toplumunda olduğu gibi, Olmec, Maya ve Aztek kültürlerinde yaygın biçimde kullanılmış.” “Orta Amerika’da, bin yıllar boyunca yan yana ve iç içe yaşamalarına rağmen hem etnik olarak, hem de sahip oldukları kültür açısından birbirinden farklı iki ana grup tanımlıyor uzmanlar. Bunlardan biri, “Tüylü Yılan” kültü adını alıyor ve Venüs tapınımını içeren bir rahip geleneğini sürdürüyor. Diğer ana grupsa, “Jaguar Kültü” olarak anılıyor ve Maya dilinde Hunrakan, Aztek dilindeyse Tezcatlipoca olarak bilinen bir tanrıyı merkezine yerleştiren, oldukça eski bir tapınak geleneğine sahip.” “Orta Amerika mitlerine göre, Tüylü Yılan, yani Venüs, uzak bir geçmişte, karanlık göklerin derinliklerinden gelen yabancı bir tanrısal güçle göksel bir savaş yaşıyor. Bu savaşın sonundaki geçici yenilgiyle ortadan kaybolan tanrısal güç, meydanı “Jaguar” olarak anılan diğer tanrıya bırakıyor bir süre için.”

Bazı Maya İlahları şöyledir:
“Hunab Kú: Adının anlamı tek olan Tanrı’dır. Yaratan, var eden Tanrı’dır. Mutlak olandır. Tüm ilahların babası ve efendisidir. Adındaki üç heceden “hun” “tek olan” anlamına,”nab” “ölçü” ve “hareket” anlamına ve “ku” ya da “kub” “veren” anlamına gelir ki, üçü birleştirildiğinde oluşan anlam, “ölçüyü ve hareketi vermiş tek olan” ya da “hareketi veren ‘tek olan’”dır.
Itzamná: Göklerin, gecenin ve gündüzün efendisi ve Hunab kú’nun oğludur. Güneş ilahı olarak, Ahau ya da Kakmó Kinich olarak da tezahür eder. Elyazmalarında dişsiz, kartal burunlu ve bazen sakallı olarak temsil edilir.
Kukulkan: Toltekler ve Azteklerdeki adı “sakallı yılan” anlamında Quetzalcóatl, quiché dilindeki adı Gucumatz’dır. Mayalarda bu ilah “tüylerle kaplı yılanların efendisi” anlamında Kukulkan adını almıştır. Tasvirlerde tüylü bir yılan olarak gösterilmekle birlikte, eski metinlerde onun aslında bir yılan olmadığı, beyaz insan ırkına mensup olduğu açıkça belirtilir. Toltek, Aztek, Maya ve İnka metinlerine göre, insanlarla bir süre yaşamış, onlara doğru yolu gösterdikten ve uygarlığı öğrettikten sonra göklere geri dönmüştür.
Kinich Ahau: Itzamná’nın oğlu olan güneş ilahı.”

“Mayalar göre Yüce tanrının temsilcisi her şeye hayat veren daire olan güneştir. Maya Yazıtları, Naga (Babil Tabletleri) ve Mısır Eski Yazısı (Hiyeroglif) ile benzerdir. Bahsettiği konular, Ezoterik bilgiler çok benzemektedir. Sayılara verdikleri önem açısından Pisagor’a ve Babillilere benzerler. Tekris ve Törenleri vardır. Maya takvimi 9 adet “alt dünya” denilen zaman diliminden oluştuğu için Maya piramitleri de 9 katlı olarak inşa edilmiştir.”

“Mayalarla ilgili bir gizemi de Maya kazılarında keşfedilen kristal kafatasları ve Yucatan’da keşfedilmiş, dünyada pek rastlanmayan anormal kafatasları oluşturmaktadır. Dünyanın en gizemli uygarlıklarından biri olan Mayalardan geriye, çözümü onlarca yıl süren yazılı tabletler kalmıştır.”

Mayaların beklediği bir yok oluş değil, değişimdir. Kurban vermek ise aslında kendi kendini feda etmek yani nefsini kurban etmektir. Tek yaratıcının çoklu tezahürü (yaratıcının fonksiyon ve nitelikleri) birin kitleye perdeli anlatımıdır. Ruh bu yapıda da tanrısal bir kıvılcımdır. Hayat ağaçları, bilgelik ve ebedilik ağacıdır. Farklı öykülerle kahramanın kendini imtihan etmesi, kusurlarını fark etmesi ve kendine hakim olma yetisine kavuşabilmesi anlatılır. İyiliği de kötülüğü de bilmek önemlidir. İnsan ruhunun Tanrının ruhu ile birleşeceğine inanılmıştır. Ölmek onlar için seyahat etmek demektir.

Bebek doğunca ırmağın suyuna sokularak kötü tesirlerden temizlenir. Ölüm sonrası cehenneme iniş ruhun geçeceği sınavları temsil eder. Alçakgönüllülük yüceltilir, güzel ahlak önerilir, bilgi peşinde koşmak yüreklendirilir. Denildiği gibi: “Bilgi özgürlük getirir, cehaletse tutsaklık.” Üstün duygulara sahip olmak tüm kadim öğretilerin idealidir. Kişinin kahramanı okuyarak kendinden özgün bir kahraman çıkarma görev bilincine ulaşması istenir. Törenleri ve ritüellerinin özü, basit sembolik avam tipi fiiller değil, insanın kutsal olduğunu hissettiği öze dâhil olduğunu algıladığı biçimdedir.

Bilginin cehaletle, bilge kişilerin sürü insanı ile mücadeleleri birçok kadim öğreti de olduğu gibi Maya yazıtlarında da ele alınır. Tüm kadim inanç sistemleri ve geleneklerde kaynak bir olduğundan benzerlikler çokçadır. Maya inanç sistemi de kendine özgü yapısı ile kadim bilgeliği kendi bakış açısından yansıtmıştır. Zaman içerisinde öz, anlam yitirilmiş ve şekil baki kalmıştır. Şekil de her zaman yığınlarca sevilmiştir. Ezoterik-inisiyatik yolun yolcusuna düşen incelediği her yapıda perdeleri aralayıp gerçeği görebilmeye çalışmak olmalıdır. Bu yolun yolcusu birey her zaman “ben oluşmakta olanım” diyerek sürekli kendini yeni bilgi ve deneyimlerle geliştirmektedir.

“Su ve ateş her şeyi arındırır.” Chortiler

Berk Yüksel

Kaynakça:

Aydın, Yılmaz, Mayalar
Coe, Michael D. Mayalar
Coggins, Clemency (Ed.) Artifacts from the Cenote of Sacrifice Chichen Itza, Yucatan: Textiles, Basketry, Stone, Shell, Ceramics, Wood, Copal, Rubber (Memoirs of the Peabody Museum). Harvard University Press.
ELDEM, Burak, “2012: Marduk’la Randevu”
GILBERT, Adrian G, COTTEREL, Maurice M, “Maya Kehanetleri”
Ifrah, Georges, “Uzak Doğu’dan Maya Ülkesine Bir, İki, Üç”
Semboller Ansiklopedisi, Salt, Alparslan,
Ana Britanica Ansiklopedisi
http://tr.wikipedia.org/wiki/Maya_uygarligi
Carl Johann Calleman, “Maya Takvimi ve Bilincin Dönüşümü”
http://www.teknoportal.gen.tr/haber_detay.asp?haberID=499
http://marduk2012.com/mayalar.html
Raphail Girard, “Popol-Vuh”

9.509 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • MÜSLÜMAN TIP  ALİMLERİMÜSLÜMAN TIP ALİMLERİ 9-11 YÜZYILLLAR 9. yüzyılla beraber İslam coğrafyasında bilimin her alanında büyük âlimlerin yetiştiğini görüyoruz. Matematik, fizik, astronomi başta olmak üzere pek çok bilim dalında […]
  • I.N.R.I.I.N.R.I. Bilmiyorum hiç dikkatinizi çekti mi, ancak Hz.isa’nın gerildiği çarmıhın üstünde bir kelime yazar. İşte bugün bu kelimenin deruni anlamını inceleyeceğiz. I.N.R.I., 4 İncil’de ayrı ayrı […]
  • Bayram mı dedin?Bayram mı dedin? Bir gün gelecek bir bakacağız bayram falan kalmamış. Eskiden derken çok da abartmıyorum hani 30-35 sene taş çatlasın... Her çocuk bir mutluluğun resmiydi sanki...Pamuk şekere bulanmış […]
  • Halı ve Kilim Sembolleri: Selvi-Botteh-Şal DeseniHalı ve Kilim Sembolleri: Selvi-Botteh-Şal Deseni Adem evladı; özellikle Homo Sapiens Sapiens türü (100 - 70 bin yıl) sahip olduğu kadim bilgi, duygu ve düşüncelerini gelecek kuşaklara aktarma amacıyla sembolleri kullanmıştır. İzlerini […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler