felsefe taşı

Yolcu ve Ezber Yaşam Biçimleri

Yolcu ve Ezber Yaşam Biçimleri
Temmuz 14
09:26 2025

“Dünyanın anlamını kavramadan dünyada yaşamak, büyük bir kütüphanede kitaplara dokunmadan gezmeye benzer.” Manly P. Hall

Toplum yaşamında farklı alanlarda yaşanmakta olan; gerek ezberler, gerekse yalan yanlış öneriler, nevi şahsına münhasır şahsiyetler, sürekli hayatınıza kendince sirayet etmek isteyen güruhun baskısı, “böyle değildik, biz nasıl böyle olduk” komedisi gibi birçok başlıkta yazılabilecek bir denemedir paylaşacaklarım…

“Biz şöyleyiz, biz böyleyiz. Çok sıcakkanlıyızdır, yardım severizdir, ahlak, örf desen yeme de yanında yat. Biz uçarız, biz kaçarız, örflerimiz şöyledir, ahlakımız böyledir. Acayip çalışkanız, sinekten yağ çıkarırız, küçük dağları biz yaratırız, aslanız, kaplanız…” halüsinasyonları ve kendi kendini galeyana getirme çabaları hep kendini küçük düşürerek yıkım ile biter. Bu balon her olayda derhal söner gider ve ağlanacak halimize hep güleriz. “Biz nasıl böyle değiştik” “Biz böyle değildik.” “Ay çok şaşırdım, biz hiç böyle değildik… Nasıl oldu” şaşkın bakışları genel bir kalıptır. Bu şahsiyetlere:“Günaydın. Rüyadan uyandın sonunda.” deyip akıllarını başlarına alıp objektif değerlendirmeler yapmaları salık verilir. Halk goygoycuları maalesef kitleyi şişirmeye bayılır; “halka, kitleye kızılmaz, ne yaparlarsa ne isterlerse doğrudur, demokrasiyi hazmedin” deyişi mottosudur. Denildiği gibi: “Genç nüfus bir fırsat olarak görülebilinir, ancak eğitilmezse en büyük tehdittir.”

“Hastayım uzak durayım” diyen medeni şahsiyete “Geçecekse hastalık senden geçsin” diye hastaya taarruz eden kişiler halen mevcuttur. Kendince sevgi kelebeği rolünü oynar. Yemek zevklerini konuşurken bir yemeği sevmediğini söyleyene, bol ajitasyonlu eski “önüne ne atarsan yiyeceksin” mantığı ile taarruz hastaları vardır. “İnternet’i sansürleyelim, kötüye kullanılabilinir, yasaklamalıyız, kullanmayalım.” şeklinde çığırından çıkmış şahsiyetler de halen mevcuttur. Bir sorun varsa onu çözmek yerine bu yapının amentüsü “Yasaklayalım” dır. Aynen televizyonda olduğu gibi tüm teknolojik cihazlar ya da hayatımıza giren icatlar kararında ve doğru kullanılırsa kuşkusuz faydalıdır. Uçuk örneklerle karalama; zamanı ıskalayan, bulunduğu noktaya kazık çakıp gelişmelere ayak uyduramayanların binbir bahanesinden biridir.

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” denir. Konfüçyüs ise: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak tehlikelidir.” der. Psikologlar Justin Kruger ve David Dunning’in “Journal of Personality and Social Psychology”’nin 1999 Aralık sayısında yayınlanan teorileri özetle şöyledir:“Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir. Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler. Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle arttırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.” Prof. Dr. Recep Doksat ise şöyle demiştir: “Cehaletle cesaret arasında tek bir harf farkı vardır, dikkat etmek lâzım.”

Bir başka konu ise kaybetmeyi hazmetmektir. Kaybetmeyi hazmedebilmek çok önemlidir. Yarışma, spor saygıyı gerektirir. Vakur ve onurla da kaybedebilirsin veya birçok mazeret üretip, çirkefleşerek de bitirebilirsin. Oğlunu evlendirince krize giren anne tipi de bir başka vakadır. Elektra sendromu yaşayanlar, oğlu kendi tanrıçasını bulmak için evden ayrılınca, ortalıkta gereksiz ağlama şovları yapabilmektedirler. Mümkün olsa, ona bir bayanı layık görmeyip, yapışıp hem kendinin hem de çocuğunun hayatını söndüreceklerdir.

Akıl tutulması soru şudur: “Sen, anneni mi yoksa babanı mı daha çok seviyorsun evladım”(Sırıtma ve şaka ile araya nifak sokma amaçlı hinlik eşliğinde) “Şu özelliğini benden almış” taarruzu da ayrı bir konudur. “Kime benziyor” diye çocuğa sirayet sürer gider. En güzeli kendi gibi olan çocuktur, anne ve babanın kafasına dank etmesi gereken kime daha çok benzediği, hangi huyu kimden aldığı değil, evlatlarının farkında, farklı, birey olabilmiş, gerçek insan olmasıdır. Kendinden bir parçayı seri üretimlerinin yeni modelinde görme ihtiyacını bırakıp, onu hür ve “şunun gibi bunun gibi” kalıplarından sıyrılmış “kendi gibi” biri olmasına özendirmelidirler.

Gösteriş hastalığı gelişmemiş toplumların en büyük rahatsızlığıdır. Doğum için seçilen hastane ile bile hava atmaya kalkmak söz konusu olabilir. Daha pahalı düğün, doğum, sünnet vs… görgüsüzler için önemlidir. “Hayatımda bir kere, içimize sinsin…” saçmalaması sürer gider. Bu kalıbı hayatları boyunca kullanmaya da bayılırlar. Kendine değil, çevreyedir her şey. Her süreç abartılı yaşanır çünkü böyle yaşanması gerekliymiş gibi görmüştür. Ketumiyet, geniş kitlede bir erdem değildir. Her şey, her zaman, herkese yetiştirilir, filtre yoktur. Dertleşme bahanesi ile dert daha da büyütülür ve bu ilkel davranıştan büyük haz alınır. Kendine yaşamaz, yarışır ve göstermek ister. Her şey abartılır ve abartılı yaşanır. Fatih Altaylı’nın dediği gibi “Görgüsüzlük kroluktan bin beterdir.”

Şöyle bir ruh hali düşünün: Çatı katı yanan ve tepinerek ağlamakta olan bir hanıma iki komşusu geliyor, “bak bizim evimiz de yanıyor” diyor. Bir anda rahatlayan hanım “öyle mi” diye gülümsüyor ve mutlu bir ifade ile ağlamayı kesiyor. Denildiği gibi: “Yaptıklarımız dışında bir kader yoktur.” Nasıl bir yorum ya da eleştiri yapılırsa yapılsın, olay ne kadar vahim olursa olsun, “Ama iyi şeyler de oluyor” korosu her daim pusuda beklemektedir. “Sokakta birine sorsan “cumhurbaşkanlığına hazır mısın?” diye. Beni niye daha önce cumhurbaşkanı yapmadınız diye kızar.” diyor Selahattin Duman. “Hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.” diyor Krishnamurti.

Başkasının kişi için kullanabileceği kelimeleri yüzsüzlükle kendi kuranlar artık çokçadır: “Benim yüreğim büyüktür, herkes beni sever, kanatsız meleğim, dürüstümdür, art niyet aramam, akıllıyımdır, zekiyimdir, çok güzelim veya yakışıklıyım…” Kendine güven ayrı, bunu hissettirmek ayrıdır, ancak ardamarı çatlatıp bunu önüne gelene reklam ile ilan etmek ise apayrıdır.Aileye ve yakın çevreye kendini kabul ettirme ve ispatlama çabası da insanı içten kemiren bir yarıştır. Bir türlü saygı göremeyenin ömür boyu debelenmesi sürer gider.

“Kötü bir şey gördüm” diyenin önce “aynaya bakmış olmayayım” diye kendine sorması gerekir. “İyilik harekete geçmedi mi kötülük kazanır” denir. Mücadele etmek için de kötü görülmeli, tanınmalıdır. Herkes bir adım ileri gidebilmek için özündeki karanlığı da tanımalıdır. Görmezden gelmek, yok saymak, salt sevgi, iyilik nutukları atmak yeterli değildir. İnsan, insanın aynasıdır. Arayış hiç bitmez, her daim sürer. Düşünen insan çevresini, dünyayı takip eder, sorular sorar. İyinin de kötünün de birin zıt kutupları olduğunu bilir. “Kulağının üzerine yat. Duymazdan gel.” şeklinde yaklaşımlara kapılmaz. “Düşünen insan ya da malı kıymetli olan bağırmaz” denir, o fikrini, yolunu paylaşır. İnsanlıktaki olumsuz değişimi izlerken bir an kehribar içinde sıkışmış bir böcek gibi çaresiz hissetse bile kontrolünü asla kaybetmeyip, umudunu yitirmez. O her kederin er ya da geç kurtuluşla sona ereceğini idrak etmiştir.

Yolcu, yolunda karşılaştığı kimselere önyargısız bakabilir, sirke çıkana sirke, bal çıkana bal muamelesi gösterecektir. Bir kişi hakkındaki izlenimler önemlidir ancak eyleme dönüşmüş deneyim çok daha önemlidir. Altın kural: “kendin için istemediğini başkası için de isteme.”dir. Kendi ile barışık, insan gibi insan anlamaya çalışır. Bir araba reklâmında söylendiği gibi: “Ruh zamanın ötesindedir. Tüm evreni bir anda kat edebilir ya da tüm evreni bir ana dönüştürebilir.” Yolda olan gerçek insan düşünce tarzını hiçbir bağımlık ile sınırlamaz. Özgürce, hürce ilerler. Yaratıcı insan olmak önemlidir. Zafer için fedakârlık gerekmektedir. Bu dünyada çalışıp hizmeti olan zaten ölmeyecektir.

Akıllar özgür olmayınca, beyinler düşünmeyince, taassup konuşur. Taassup mütalaa etmez, “bu budur” ile keser atar. Bu at gözlüklü yaklaşım da akılcı değil, nakilcidir. Gerçek aydınlanmaya giden asil yolda anlayan, farkında olan, değişen ve iç yolculuğu sonucu kendini tanıyan birey, kendi kendini zaman içerisinde inşa eder. “Bir şeyin kabuğu kalınsa içi boş demektir, içi doluysa kabuğu incedir” denir. Ders almasını bilen yolcular için serüvenlerinde yaşadıkları sıkıntı ve acılar kişiyi olgunlaştıracaktır. Yolcunun yolu sadece kendini kurtarmanın değil, elele vermenin yoludur. Bir derdi olan anlatır, paylaşır. Sevgi ve bilgi tam ortasında durduğu iki kavramdır. Dünyanın bizim onu düşlediğimiz gibi olduğunu, onun bir ayna olduğunu bilir. Yolcu, bilinçli her bireyin kendi hür yolculuğunda topyekûn aydınlanmaya, zincirin bir halkası gibi farklı bir katkı sunacağını çok iyi bilir. Herkesin birer ayna olduğu farkındalığına ulaşmıştır. Mikrodan makroya açılan bir dengeler manzumesi olan insanın önemini anlar, üzerine düşen görevi üstlenir, hayatına sahip çıkar ve yaşar. Dışarıda kendi yarattığı dünyayı bulur. Değişimin kendinden başlayacağını bilerek değişir ki, dünya değişebilsin.

“Bütün dallar raks ediyorsa da hepsi farklı sebepten kımıldar…” Mevlana

19 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • 19 Mayıs19 Mayıs Bizim geçmişten beri hep duyduğumuz bir söylem vardır: Geleceğimiz gençlerimize emanet. Bizden önceki kuşak bunu söylerdi, şimdi de biz bunu söylemeye başladık. Herkesin umudu gençlerde de […]
  • İhtiyarlara Yer Yok!İhtiyarlara Yer Yok! İnternetin yararlı olduğunu da unutmamalı. Ondan sadece eğlence amacıyla istifade edenler için zor olsa da. Doğrusu internetin yararlı bir araç olduğunun giderek unutulması düşündürücü. […]
  • Kaleciliğin Felsefi AçılımıKaleciliğin Felsefi Açılımı 80’li yılların çocuklarıydık... Ne bilgisayarlarımız vardı, ne cep telefonlarımız, ne de apartman dairelerine hapsolmuş hayallerimiz… Elbette, o en güzel yıllarımız, çocuk olmanın […]
  • Alışırsın!Alışırsın! “Herkes gibi davranan, kendisi gibi davranamayana zorunlu olarak kızar ” Andre Gide Bu bir teselli sözü değildir. Bilinen en ağır tahriktir. Klişe söylemlerin başında gelir. Bir nevi […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Temmuz 2025
P S Ç P C C P
« Nis    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler