felsefe taşı

Hypatia: İskenderiye’deki son ışık

Hypatia: İskenderiye’deki son ışık
Ekim 05
22:17 2013

“Bizi birleştirenler, ayıran şeylerden daha fazla, hepimiz kardeşiz”… (Hypatia öğrencilerine paganlar ve  Hıristiyanlar arasındaki sorunlara nasıl baktığını 4. yüzyılda böyle açıklar)

 

“Hypatia, M.S. 4. ve 5. y.y.’larda yaşamış olan Yeni Plâtoncu kadın filozoftur. Farklı kaynaklarda 350 – 370 yılları arasında İskenderiye’de doğduğu belirtilmiştir. İlk eğitimini İskenderiye Felsefe Okulu yöneticisi olan babası Theon’dan almıştır. Matematik ve Geometri çalışmalarıyla öne çıkan Hypatia’nın yaşamı ve ölümü ile ilgili olarak günümüze ulaşan bilgiler bazı yerlerde efsaneleşmiş bir karakterde aktarılmıştır.”

 

“Tek çocuk olan Hypatia genç yaşta felsefe ve matematiğe karşı derin bir ilgi göstermiştir. Hypatia Atina’da yaşadığı sürede Plotinus, Porphyry ve Iamblichus tarafından kurulan Yeni Plâtoncu okullarla temas kurup bu okulla kendini özdeşleştirmiştir. Daha sonra İskenderiye’ye geldiğinde o zamanların üniversitesi kabul edilen İskenderiye’deki Museion’da felsefe, matematik ve astronomi dersleri vermeye başlamıştır. Alman matematikçi ve astronom Kepler’in gezegensel hareket yasalarını ondan önce anlayan ve açıklamaya çalışan kişidir. Burada, zarafeti, engin bilgeliği, gençliği ve güzelliği ile geniş bir öğrenci ve hayran kitlesi çekmeye başlamıştı. Dersleri, Platon ve Aristoteles’in tanıtılmasında etkili olmuştur. Felsefesinin Yeni Plâtonculuk olduğu varsayılmaktadır.”

 

“Hypatia’nın yaşadığı zamanda İskenderiye Roma’nın bir eyaletidir. Şehir, müze ve kütüphanesi ile ünlüdür. Zamanının kültür merkezidir. İskenderiye, felsefe okulu, kütüphanesi, müzesi ve eklektik olarak adlandırdığımız geniş bir bakış açısına sahip öğretisi ile tanınmıştı.”

 

“Dünyanın dört bir yanına elçiler göndererek İskenderiye Kütüphanesi için kitap talep etmiştir. Şehre giren her kitabın kütüphaneye bir kopyasının alınması için ödünç verilmesini yasa olarak kabul ettirmiştir. Tarihte bilinen ilk kadın matematikçidir ve özellikle çok iyi bir eleştirmen ve yorumcudur.”

 

“Hypatia, matematik, astronomi ile ilgili kitaplar yazmıştır ki, bunlardan biri “Astronomik Kanun” adlı bir eserdir. Eski diye adlandırılan bilgileri yeniden ortaya çıkarmış ve onlara hayat vermiştir. Öğrencilerine de bu bilgileri aktarmıştır. Genel eğitim seviyesinin düşük olduğu, mesafeleri aşmanın ve bilgi edinmenin oldukça zahmetli olduğu bir dönemde ışık olmuştur. Günümüze kendisi ile ilgili papirüslerin kopyaları kalmıştır.” “Eğer Hypatia ve Theon olmasaydı Ptolomy, Euclid ve diğer Yunanlı matematikçilerin eserleri günümüze ulaşamayacaktır. Kendisi ve babası, Ptolemy’nin astronomi kitaplarını düzenlemişler ve yorumlamışlardır. Ortaya çıkardıkları, canlandırdıkları bilgileri öğrencilerine aktarmışlardır.”

 

“Hypatia’nın öğrencileri felsefe sorularıyla ilgilenir, matematik alanında çalışır, çeşitli dinlerin kaynaklarını okur ve gökbilim deneyleri yaparken İskenderiye’de tarihsel olaylar yaşanmıştır. Kiliseye bağlı kışkırtıcılar, Hypatia’nın matematik ve gökbilim dallarında yaptığı araştırmalardan yola çıkarak, maksatlı cadı masalları yaratmışlardır.”

 

“Zamanının iktidar ilişkilerinde ve politikada yeri olduğu sanılmaktadır ve etkili bir kişi olması nedeniyle bazı entrikaların kurbanı olduğu düşünülmektedir. Bu süreç bir yandan da, Antik bilimlerin ve Pagan felsefesinin sona erdiği ve Hıristiyanlaşmanın güçlendiği bir süreçtir. Doğa bilimleri ve matematik gibi alanlarda yoğun bir gerileme dönemi bu tarihlerden itibaren başlamıştır. Hypatia çağının yegâne bilim kadını olarak bilinir. Zeki ve güzel bir kadın olarak zamanındaki erkek dünyasında etkili olmuştur. Aritmetik alanında 13 ciltlik bir yapıtı söz konusudur.”

 

“Hypatia’nın kendisini yıldız bilimi ve fizik deneylerine vermesi, simyanın gizleri üstüne ilk ustalardan biri olarak bilinmesi şaşırtıcı değildir. Bunların hepsi İskenderiye günlerine kadar uzanan köklü bir faaliyetten kaynaklanmaktadır.”

 

“Yeni Plâtoncu Okul, yıkımın arifesinde en yüksek doruklarına çıkmıştı. Hypatia, Mısır’ı, kadim Misterleri konusunda binlerce yıldan beri en yakın anlayışına getirdi. Teurji konusundaki bilgisi Misterlerin pratik değerini yeniden onarmıştı, böylece yüz yıl önce Iamblichus tarafından başlatılan işi tamamlamıştı. Plotinus ve Porphyry’nin yolunu izleyerek kişisel Benliğinin Evrensel Benle birlik kurabileceğini göstermiştir. Ammonius Saccas’un yolunu izleyerek bütün dinler arasındaki benzerlikleri ve kaynaklarını açıklamıştır.   Hypatia’nın Yeni Plâtoncu ışığı Hıristiyanlığın yamalarını fazla aydınlatmıştır.”   

 

“İskenderiye bilim, felsefe, astronomi ve birçok alanda araştırmaların yapıldığı bir bilim ve kültür merkeziydi. Çeşitli konularda derslerin de verildiği müzesi ve Ptolemous Soter’in isteğiyle Faleron’lu Demetrios tarafından kurulan İskenderiye Kütüphanesi bu bilim ve kültür merkezinin kalbini oluşturmaktaydı. Tanrı Serapis adına yapılan anıtın yanı sıra, Serapion denen, salonların da eklenmesiyle araştırmaların yapıldığı alan fiziksel olarak genişlemiş ve ihtiyacı gidermişti.”

 

“Olayları, tarihi, yaşamı, bilgileri anolojist bir tarzda yorumlayan ve aktaran İskenderiye Eklektik Okulu ki bu tarza Yeni Platoncu, -Neo Platonik tarz da denmektedir- amacını ve misyonunu üç temel ilkeyle özetlemektedir:

1. Görünen ve görünmeyen olmak üzere var olan her şeyin Doğa’nın kökü olan bir sonsuz özden kaynaklandığını düşünmek,

2. Evrensel olan bir özün yansıması olan insan ruhunun ölümsüzlüğüne inanmak,

3. Teurji (ilahi çalışma) yoluyla Tanrısal Yaratım’ı insani planda gerçekleştirmek.”

 

“Dönemin İskenderiyesinin çok kültürlü ve inançlı toplumunun içersinde İskenderiye Eklektik Okulu, Yeni Plâtoncu geleneği hangi inanca, felsefi tarza sahip olursa olsun herkese açmıştır.  Farklılıkları bir çatışma unsuru olarak algılamayı değil, çeşitli görünümlerde olan temellerini aldıkları bir ve aynı olan kaynağa yönelterek insanlık tarihinin belleğindeki kadim bilgiyi inisiyelerden filozoflara ve topluma aktarma çabası gösteren bir felsefe okuludur. Bu sebeple İskenderiye Eklektik Okulu’nda da tarihteki bütün felsefe okullarında olduğu gibi “gelenek” isimlerden ve kişilerden daha önemlidir. Ancak burada gelenekten anlaşılması gereken; herhangi bir inancın, bilimsel tezin veya kültürün ortodoksisinin yarattığı, anlamdan tamamen soyutlanmış, neden yapıldığı bilinmeyen eylemlere ve kural dizinine indirgenmiş bir önyargılar sistemi değil, insanlığın büyük hafızasındaki bilgelik geleneğini tekrar ve tekrar kişilere, toplumlara hatırlatan tarzda bir “ gelenek “tir.”

 

“Dördüncü asır, kilisenin güçlü bir siyasi teşkilata dönüştüğü Batı dünyasının bir dönüm noktasıdır. Eski dinleri, kadim inanç sistemlerini, misterleri, bilimleri ve felsefeleri çiğneyerek bir dünya gücü yükselir.”  “Kilise kendi güvenliği için kadim sistemlerden çok fazla şey kopyalamıştır. Bakireden doğumu, çarmıha geriliş ve yeniden diriliş gibi Hz. İsa’nın yaşamındaki birçok olay pagan tanrılarıyla ilgili efsanelerden kopyalanmıştır. Mısır’da Horus’a bakınca da aynı özellikler görülmektedir.”  “Hıristiyan Kilisesinin birçok dogması ve ritüelinin pagan karşılığı vardır. Pagan okulları ayakta kaldığı sürece, Pagan kitapları varolduğu sürece, Pagan filozoflar yaşayıp öğrettiği sürece Kilise Babalarının dogmatik iddiaları sorgulanacaktır. Kilise için tek yol gözükmektedir;  pagan okulları, kayıtları ve hatta filozofları yok ederek yaptığı alıntıların izlerini silmek.”   

 

“Paganlara ibadet yasağı getirilmiştir ve mabetlerine Hıristiyanların kullanımı için el konmuştur. Birçok mabet Hıristiyan kilisesine dönüştürülmüştür. Buna benzer bir sözde “konsakrasyon” Roma’daki muhteşem Panteon kubbesine uygulanmıştır.”

 

“İmparator Theodosius gözlerini, yüzyıllardır dünyanın kültür merkezi olarak ünlenen İskenderiye’ye çevirmiştir. O yıllarda İskenderiye şehri içerisindeki önemli yapılardan biri, dünyaca ünlü Serafis tapınağıdır. Bu tapınak suni bir tepe üzerinde 100 basamakla çıkılan bir yapıydı. Pek çok yapıdan meydana geliyordu. Bu yapı, İskenderiye okulunun bulunduğu kütüphane ve müze, Hıristiyanlık için önemli engellerdir. Büyük Müze Konstantin devrinde Katolik rahiplerin kontrolüne verilmiştir, ancak Serafim diye bilinen büyük bina kompleksleri halen paganların elindedir. Serapion Kütüphanesi dünyanın dört köşesinden getirilen, asırların entelektüel çabasını temsil eden muazzam bir kitap koleksiyonunu içermektedir.”  “İskenderiye piskoposundan eski dine ait her şeyin yok edilmesini ister. Aynı yere bir kilise dikilmiştir. Bu hareket, İskenderiye okulunun üzerine bir baskı kurmuş ve ayrıca fanatizmi de kuvvetlendirmiştir.”

 

“Paganlar kutsal sembollerin umumi yerlerde saygısızca aşağılanmasına itiraz ettiler ve bir ayaklanma meydana çıkarmışlardır. Theophilus Serapis Mabedine Olympius’un önderliğinde sığınan paganlara saldırmıştır. Mabedi yağmalayıp, Serapis heykelini parçalayıp ve sonrada yakmışlardır.” Zaman içerisinde pek çok defa saldırıya uğramış olan kütüphane yok edilmiştir. “385 yılından beri şehirdeki çoktanrıcılığa karşı seferberlik ilan eden Thephilus’un, İmparator Theodisius’un 391 yılı Haziran ayında verdiği fermandan sonra çoktanrılı grupların ibadetlerini yasaklamasıyla kutsal yerler, tapınaklar yok edilmiş, Hıristiyanların ve tapınakları korumaya çalışan çoktanrılıların arasında çatışmalara da sebep olmuştur.”

 

“Söylentilere göre bütün kitaplar tamamen yok olmuştur. Ama yine de Cleopatra’nın hükümranlığında olduğu gibi bu paha biçilmez elyazmaları korumak için önlemler alınmıştır. Hıristiyanlar İskenderiye’de gücü ele almaya başladığı andan itibaren bir kısmı saklanmıştır. Halen Mısır ve Küçük Asya’da tek bir eserin kaybolmadığını iddia eden Kıptiler vardır. “Taş şehir” Ishmonia yakınlarında sayısız eserin saklandığı büyük yeraltı sığınaklar olduğu belirtilmiştir kimi kaynaklarda.”

 

“Mister Okullarının ve Serapion’un yok edilişiyle Hıristiyan Kilisesinin önünden iki ciddi engel kaldırılmıştır. Ama halen bir üçüncü engel mevcuttur, o da “Yeni Eflatuncu Okul”dur. Bu okulu imha etme “onursuzluğu” 412 yılında İskenderiye Başpiskoposu olarak yerine geçen Cyril’e aittir. Cyril Hıristiyan tarihinde Kilisenin bir “Azizi” olarak geçmiştir. O, tarihin asil kişilerinden biri olan Hypatia, “son Yeni Platoncu”nun da cahil katilidir.”   

 

“414 yılının Lent bayramında, Cyril’in keşişleri Hypatia’nın konuşmalarından birini tamamladığı Müzenin önünde toplanırlar. Pusu yerinden fırlayan keşişler grubu onu çıplak olarak yakında bir kiliseye zorla götürüp, sunağa getirirler. Okuyucu Pedro bir vuruşla onu yere yıkar ve keşişler üzerine kapanırlar. Ölü bedenini sokaklarda sürükleyip, istiridye kabuklarıyla etini kemiklerinden sıyırıp kalanı da yakarlar.”   

 

“4.yüzyılda roma imparatorluğu egemenliğindeki İskenderiye’nin ünlü kütüphanesine de müdürelik yapan bu zeki ve güzel kadının bilim dünyasındaki katkılarının hiçe sayılması ve linç edilerek öldürülmesi, üretken kadının baskıyla susturulmasının örneklerinden biridir.”Tarihte sık sık yaşandığı gibi cadılıkla suçlanarak çok tanrılı olduğu gerekçesiyle Hıristiyan dinine hizmet ettiğini sanan yobazlar tarafından acımasızca katlettirilmiştir. “Böylece Hypatia yok oldu ve ölümüyle Yeni Plâtoncu İskenderiye Eklektik Okulu da sona erdi. Hypatia’nın ölümü dünyanın bin yıl cehalet ve batıl inançlar bulutlarıyla kaplandığı Karanlık Çağların başlangıcını işaret etmiştir.”

 

Hypatia’nın katledilmesi yerleşik ataerkil düzenin kadın korkusunun, antik inançlara olan düşmanlığın ve daha önemlisi özgür düşünceye karşı düşmanlığının onlarca ama en vahşi örneklerinden biridir. Zeki kadını korkutucu bulan genel avam görüşün halen artarak yaşadığı da ayrı bir mevzuudur. ”Ölümünden bu yana hakkında birçok ülkede birçok roman/oyun/şiir yazılmış ve yaşamı bir efsaneye dönüştürülmüştür. Günümüze dek, bilim ve sanat alanında, güzellik ve bilgeliğin vücuda geldiği bir figür olarak yaşatılmıştır.”

 

Sorun hiçbir zaman her hangi bir din olmamıştır. Onu kendi çıkarlarına alet eden insanlardır ve aynı zamanda sözüm ona Tanrı adına insan öldürerek birilerinin çıkarlarına alet olan yaratıklardır. “Seni pagan seni”, “seni putperest seni”, “seni panteist seni”, “seni agnostik seni” diye cadı avı sürer gider. İnanç, Yaratan ile kurulan direk bir temastır ve sonradan araya girmeye çalışan bedbahtlar ise bu bireysel kutsal yoldan nemalanmak isteyenlerdir.

 

Güçlü olan gücünün devamı için “diğeri” olarak gördüğünü, “farklı” gördüğünü tehlike sayar. Yakar, yıkar, yakamazsa kendi gibi yapmaya kalkar. Yol ve seçim, inanç dünyası o kişiyi sadece o kişiyi ilgilendirir. Araya girmeye kalkan densizleri değil.  Ne gezersin Yüce Yaratan ile aramda”  motto olmalıdır. “Senin dinin sana, benim dinim bana” ifadesi de bu motto ile örtüşür.“Teist ol”, “mutlaka ateist ol”, “şu inanç sistemini seç”, “şu dinin şu yolunu pazarlayayım sana, bak sana anlatacağım”” diye birbirine abanma kültürünün genel olduğu topraklarda hoşgörü raflarda tozlanmaya mahkûmdur.

 

“Bir insan başka bir insanın bir şeye inanıp inanmamasını sağlayabilir mi? Kişi, karşısındakine bilgiyi aktarır. Ancak o aktarılan bilgiyle ne yapacağını aktardığı kişi, ister kabul edelim ister kabul etmeyelim, kendisi seçer. İşte insanları köleleştiren zihniyet, hizipleştiren ve Hypatia’nın ölümüne neden olan insan eylemlerinin kişilerin seçimleri ve özgün yolları sebebiyle olduğunu görmezden gelen bu zihniyettir. Çünkü bu düşünce tarzı korku kültüründen ve cehaletten beslenen fanatizmin ürünüdür.”    

 

45 yaşındayken bu dünyadan göçüp giden İskenderiyeli Hypatia’nın sonu trajiktir. Ancak adını tarihe “düşünce ve aydınlanma savaşçısı” olarak yazdırır. “Eğer Hypatia yaşıyor olsaydı, muhtemelen ruhun cinsiyetsiz olduğunu ifade edip, özde tüm sorunların ve ihtiyaçların “ortak insan sorunları” olduğunu, bunları anlamak için felsefe yoluyla kendi bütünlüğünü kurmaya çalıştığını söylerdi. Doğru bildiğini yaşamaya çalıştığını geri kalan şeylerin de yaşamında karşısına çıkan, değiştirebildiği veya değiştiremediği bazı olaylar olduğunu söylerdi.”

 

Hypatia, filmde evinde kölesi ile birlikte yaptığı deneyler esnasında kölesine şu soruyu sorar: “Dünya’yı olduğu gibi görmeyi kabul edersek ne ile karşılaşırız? Bir an ön yargıları bıraksak karşımıza nasıl bir dünya çıkardı?”

 

Ancak önyargısız, herkesin herkesi tehlike olarak görmediği, kimin neyi ne için savunduğunun belli olduğu, amiyane tabir ile “at izinin it izine karışmadığı” bir dünya güzelliklere gebe olabilir. 21.yüzyılda ne değişti diye sormak gereklidir. Güç, ana çekim noktası ve daha fazlası için, her şey için, egemen olmak için, gözünü her şeye sahip olmak için diker insanoğlu. Benim olsun ister, onun olamazsa herkes onun gibi olsun ister. Farklı ve farkında olan tehlikedir sıradan için. Bu değişmeyen gerçek yüzyıllar boyu sürer gider. Yolu beğenip beğenmeme, başkasının hür ve özgün yoluna yol kesici gibi atılma hadsizliği gerçek insana çok uzaktır. O, yol göstermez, yön göstermez sadece ama sadece yol alır…

 

Hypatia’nın özgürlüğünü bağışladığı ve Hıristiyan olan eski pagan kölesi Hypatia’ya şöyle der: “Ben affedilmiştim ama şimdi ben affedemiyorum!”

 

Kaynakça:

 

Hypatia: Son Yeni Platoncu; Theosophy dergisi, Cilt 25, Çeviren: Kemal Menemencioğlu 

http://www.hermetics.org/Hypatia.html

http://dergi.aktiffelsefe.org/index.php?option=com_content&view=article&id=70:vecdi-altndal&catid=18:67&Itemid=26

http://www.genbilim.com/content/view/1205/90/

Blavatsky, Helena Petrovna, Teosofinin Anahtarı, Mitra Yayınları

Cevizci Ahmet, Felsefe Sözlüğü, Paradigma, 4.Basım Eylül 2000

Dzielska Maria, İskenderiyeli Hypatia, Berfin Yayınları, 1. Basım Haziran 1999

Yeni Yüksektepe Dergisi, Sayı 5, Hypatia

http://dergi.aktiffelsefe.org/index.php?option=com_content&view=article&id=89:meral-en&catid=18:67&Itemid=26

 

10.141 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Gyges’ in YüzüğüGyges’ in Yüzüğü “Mitler, insandaki ruhani potansiyelin metaforlarıdır.” Joseph Campbell   “Hepsine hükmedecek bir yüzük, hepsini o bulacak, hepsini biraraya getirip, karanlıkta birbirine […]
  • Selefîyye ya da SelefîlikSelefîyye ya da Selefîlik Selefîyye ya da Selefîlik sözcükleri gündemimize girdi. Ne demek Selefilik? Hani, “Halef/Selef” sözcükleri var ya? Selef halefin tersidir ve tarihsel olarak “Önde olanlar” anlamına gelir. […]
  • Karanlıktan Gelen TehlikeKaranlıktan Gelen Tehlike Bir gün karanlıktan bir göktaşı gelip, her şeyi bitirecek mi? Karanlık Hakimiyetinde Bir Evren Uzay bizler için büyüklüğü anlaşılması çok zor bir yer. Yirminci yüzyılda insanların bir […]
  • En havalı ve ateşli ay; martEn havalı ve ateşli ay; mart Seçimler demokrasilerin temel taşı olarak dört yılda bir gerçekleştiriliyor. Terimsel olarak toplumun kendilerine memuriyet, temsil yetkisi veya vekalet verilecek, kanuni şartlara uygun […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler