felsefe taşı

Son Okuduklarım – 13

Son Okuduklarım – 13
Eylül 26
13:37 2024

*SELMA ÇOLAK ” Türk Mitolojisi 101 ” ( 207 sayfa )*
Türk Mitolojisi için adı gibi tam bir başlangıç kitabı. Oldukça sade ve sistematik bir anlatımı var. Tavsiye ederim.
Kitaptan alıntılar,
– Erlik’in en başından beri içinde taşıdığı bu hırs farklı farklı hikâyelerde de yer alır. Bunlardan birinde¹º Ülgen, Nom adlı kitabının da yardımıyla insanı yaratmaya başladı. Altın bir fincanın içine bir çiçek yerleştirdi. Fakat Erlik bu çiçeğin bir parçasını çaldı ve kendi başına insanı yarattı. Bu davranışa çok öfkelenen Ülgen “Senin yarattığın halk kara kayış kuşaklı kara kavim olsun!” diyerek hem Erlik’e hem de yaratılan insana lanet etti.
Sonra da ak kavmi yaratacağını söyledi: “Benim yarattığım ak kavim güneşin doğduğu, senin yarattığın kara kavim ise güneşin battığı yere gitsin,” diyerek insanları daha en başından aydınlık ve karanlık olarak ikiye ayırdı. Erlik’in yarattığı kara kavim, sonraları şaman davulunu icat eden ve ilk ayini düzenleyen kavim oldu.
– Türkler Müslümanlığı kabul ettikten sonra da kökenlerine dair bu hikâyelerinden vazgeçmediler ama bu anlatıları İslami bir çehreye büründürdüler. Şimdi soylarının Adem’e ve Nuh peygambere dayandığını anlatmaya başlamışlardı.
– Bu karanlık içinde Erlik, yeraltının derinliklerinde demirden ya da çamurdan yapılmış sarayında oturuyordu. Yeraltında dokuz ırmak vardı. Bu ırmaklar Erlik’in evinin hemen yanındaki, insanla- rın gözyaşlarından oluşan Toybadım ırmağına dökülüyordu.
Toybadım “doymadım” anlamına gelir ve insanların dünyadaki açgözlülüğüne, bir ömrün onları doyurmaya yetmediğine vurgu yapar.
-Türklerin ağaçlarla olan ilişkisi aslında şunu gösteriyordu: Mitolojik bakış açına sahip insanlar doğayı modern insan gibi, yani bizim gibi algılamıyorlardı. Doğanın bir parçası olmaya günümüz insanından çok daha yakınlardı. Parçası olduklarını hissettikleri bu sistemin diğer bileşenleriyle ilişki kurmayı da önemsiyorlardı. Onlara saygı gösteriyor, zarar vermiyor, onların ruhları olan varlıklar olduklarını kabul ediyorlardı. Aynı zamanda da onlardan yararlanıyorlardı: Barınak yapıyorlar, meyvelerinden, kabuklarından, yapraklarından şifa buluyorlardı; ilaç yapıyorlardı, besleniyorlardı. Ancak bu faydanın sınırını biliyorlardı, doğada yararlandıkları her unsur için teşekkür etmeyi ihmal etmiyorlardı.
– Dünya mitolojilerinin pek çoğunda zamanın öncesinde var olan, yoğun ve karanlık sudan bahsedilir. Bu su şekil almaz ve kaotiktir; olmayan zaman ve mekânın içinde öylece durmaktadır. Yaratım başladıktan sonra ise bu ilksel su yerini kozmosa bırakır. Artık maddeler, biçimler, diğer varlıklar oluşmaya başlamıştır. İnsanın ilk anlatıları olan yaratılış mitlerinde de kendine önemli bir yer bulur çünkü insanın fiziksel oluşumu suyla başlar. Yoğun bir damla olarak anne karnına tutunan, yine orada bir su içinde büyü- yen insan, suyla gerçek anlamıyla organik bir bağ oluşturmuştur.
Türklerin yaratılış anlatılarında da uçsuz bucaksız sular vardı, hatta sadece su ve tanrı vardı. Tanrı su üstünde sonsuz uçuşunu sürdürüyordu. O yaratmaya karar verene kadar konacak hiçbir yer yoktu. Ardından tanrı bu suların içinde kara parçası yarattı ve farklı farklı dünyalar yaratmaya devam etti. İnsanların yaşaması için de bir dünya, bir katman yarattı. Ama insan burada yalnız olmayacaktı; bazı doğa ruhları ona eşlik edecekti.
*AGUSTUS ” Ankara Anıtı ” ( 95 sayfa )*
Ankara Anıtı hakkında bir okumaydı,yarısı Latince yarısı Türkçe olarak basıldığından dolayı bir çay saatinde bitti.
Genelde kapak yazılarını koymam ama bu kitapta konulması gereken en doğru yer.
Roma’nın ilk imparatoru Augustus,
İS 3 Nisan 13’te vasiyetini yazar ve ölümünden dört ay önce Vesta rahibelerine teslim eder. Üç rulo halindeki bu vasiyetin ikinci rulosu, Augustus’un şahsen gerçekleştirdiği hizmetleri anlatan belgedir. İmparator, Res Gestae olarak tanınan bu belgenin tunç levhalarla kazınıp kendi anıt mezarının girişine asılmasını emretmiştir. Ölümünden sonra bu vasiyet yerine getirilir, hatta bu levhalar çoğaltılıp imparatorluğun çeşitli eyaletlerine gönderilerek bütün yurttaşlarca okunması, böylece hem İmparatorun şahsına hem de onun döneminde altın çağını yaşayan imparatorluğa beslenen saygının kat kat artması beklenir. Ne var ki levhalar asıldığı yerde kalmaz ve zaman içinde kaybolur. 16. yüzyılda, Asia Minor’un Ankara kentinde, mermer üzerine Latince ve Yunanca olarak iki dilli yazılmış bir kopyası, Augerius Gislenius Busbequius tarafından keşfedilinceye ve bu keşif sonradan Monumentum Ancyranum (Ankara Anıtı) olarak adlandırılıp epigrafi ve klasik filoloji tarihinin en önemli keşifleri arasında yerini alıncaya değin büyük bir sessizliğe gömülür.
Ayrıca şöyle bir notta var,
19. yüzyılda Roma’daki kazılarda görev almış ünlü arkeolog Rodolfo Lanciani’ye göre, Ancyra Tapınağı günümüze kadar korunmayı başarmışsa, bunu 4-5. yüzyıllar arasında kiliseye dönüşmesini sağlayan Hıristiyanlara, daha sonra da Hacı Bayram Camii’ne bağlı bir cami olarak işlev kazandıran Türklere borçludur.
Şimdi en doğru iş gidip görmek
*Editörler ASLI YAZICI YAKIN / MERİÇ KÜKRER ” Etnografi / Olağan- içi tecrübe” ( 212 sayfa )*
Oldukça severek okudum. İçindeki konu çeşitliliğinin her birinin ayrı kitap olmasını ve daha uzun okumayı isterdim.
Çoğu Ankara’da geçen çeşitli alan çalışmalarından anlatılar var kitabın içinde. Çalışmaları yapanlarda alanın içinde doğal sohbetler olmuş.
Ankara pavyonları, kuşbazlar yani güvercin meraklıları,dilenciler ve zabıtalar , mahallede herkesin bildiği deliler ve esnafla imtihanları, ölü bedenleri yıkayan gassallar,Gençlik parkındaki yaşamlar, İvedik organize sanayi bölgesinde toplanan yarışan Tofaşçılar ve modifiye dünyası.
Ankara dışından ise Antakya’nın yerlisi olmak,,Bigalı Romanlar ve Japonya’dan yapılmış çalışmalar.
Bir yer özellikle çok hoşuma gitti orayı alıntıladım .
Kitaptan alıntılar,
– Gassallık, belki de hiç görmemeyi tercih ettiğimiz bir “meslek”, Onlar bizimle yolculuğumuzun sonunda tanışırlar. “Tanıştıkları sadece beden’ diyebilirsiniz ama onlar öyle düşünmüyorlar ve benim amacım da teneşirde yatan ölü bedenlere ‘-onların omuzlarının üzerinden bakmak
Okumak sağlıklıdır

79 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • AmigdalaAmigdala AMİGDALA (Latince: Corpus amygdaloideum), SÜRÜNGEN BEYİN ile bağlantılıdır ve bu kombinasyon, KORKU yolu ile KİTLESEL MANİPÜLASYONun tam ortasında yer […]
  • Liberteryenizm ve MeritokrasiLiberteryenizm ve Meritokrasi “Sana “benim gibi düşün” demiyorum, sadece “düşün” diyorum...” Başlığı görüp kimsenin okumayabileceği bir yazı olabilir lakin mutlaka yazılmalı kanaatimce. Nedir bu Liberteryenizm ve […]
  • ”Hiç””Hiç” İnsan bazen ulaşacağından emin olduğu bir hedefe bile bile ulaşmaz, uzatır uzatır başka yerlere girer çıkar. Muhtemelen yaklaştığı hedef onu korkutur. O noktada yüzleşeceklerinden ya da […]
  • Baharın Gelişi ve DemeterBaharın Gelişi ve Demeter Bugünlerde önemli bir olay gerçekleşmekte Bahar, toprağın uyanışı doğuşu. Bütün toplumlar için verimli toprak önemlidir. Özellikle eski kültürler tarım toplumu oldukları için topraktan […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler