felsefe taşı

Ruhun Kozmik Yolculuğu

Ruhun Kozmik Yolculuğu
Mayıs 10
09:45 2018

“Bazı kitaplar zamansızdır. Kadim bilgeliğin zamansızlığı gibi…
Bazı cümleler yaşama karışmaz, yaşamı baştan yazar.
Harflerin sembolleştiği, yaşamın gizlerini araladığı bu kitap gibi.”

Aret Vartanyan

Hayallerimiz olmasa ne yapardık acaba?

Hayallerdir umutları tetikleyen, bu kuru beden içindeki sonsuz nurun yansıması olan ruhumuza güç veren. Ben de bu yazımı hayallerimi gerçekleştirmek yolunda attığım son adıma dair kaleme almak istiyorum.

Ancak daha fazla ilerlemeden evvel Milliyet’teki bloglarını takip ederek blog yazma ateşimi kamçılayan sevgili Berk Yüksel’e de teşekkürlerimi sunuyorum. Milliyet Blog’ta yazmaya karar verdiğim zaman ilk okuduğum blog onun 200ncü yazısıydı ve o yazısı ilk kitabına ilişkindi. O gün kitap yazma yönünde aldığım karar sonrasıikimizin de 200ncü yazılarımızın kitaplarımızı anlatıyor olması ise inanılmaz bir tesadüf, hiç bir şeyin rasgele olmadığı kainat-I muazzamada.

Hayat böyle bir tesirler mekanizması üstüne kurulu işte… Güzelliği de burada. “Mü’min mü’min aynasıdır” diye boşuna denmemiş olsa gerek.

9 yaşından beri anneme birçok aykırı sorularla geldiğimi ve onu bazen de o zor sorulara cevap verdirmek zorunda bırakarak onu zorladığımı hatırlarım…

Allah var mı? Varsa nerede? Ona nasıl ulaşabiliriz?
Evren sonsuz mudur?
Nereden geldik, nereye gidiyoruz?
Neden ben böyleyim de başka şekilde değilim?
İnsan sihirli midir? Nasıl bir Superman olabilirim?
Uzaylılar var mı? Evren bu kadar büyük ise neden uzaylılar olmasın?

Henüz o erken yaşlarda bir oyun çocuğuyken merakımın tetiklediği sorularla başlayan arayışım beni zamanla dünya bilinen ve bilinmeyen tarihi, astronomi, dünya dışı yaşam, parapsikoloji konularını incelemeye yöneltti. Özellikle 13-19 yaş döneminde karakalem resme olan ilgim ile çizdiğim birçok resimde hep Helenistik dönem, mistisizm, ruhsallık ve bilime yönelik temalar kullanmam şans olmasa gerek.

Üniversiteye geldiğimde hayatın bir laboratuvar olduğunu anlamam pek zor olmamıştı. Özellikle hayatın görünenden fazlasını içeren bir oyun olduğunu ve aradığımız soruların cevaplarına ulaşmanın mümkün olduğunu fark ettiğim bu dönemde başlayan ruhsal arayışım, askerlikte yaşadığım celali şoklarla başlayan büyük bir uyanışa vesile oldu. Niyazi Mısri’nin dediği gibi o zamanki dertleri bana aslında derman imiş.

Erzurum’da yaptığım askerlik dönemi tüm hayatımı, var oluş sebebimi, insanı, evreni, hayatı ve Yaradılış’ı anlamlandırmaya çalıştığım sancılı ama bir o kadar da eşsiz bir dönemdi. Bu zor zamanların bana beni buldurmaya başlayacağını, kendi içimdeki Alice Harikalar Diyarı’na beni yolculuğa çıkaracağını kim bilebilirdi ki?

O zor günler bana AYNA tutarak beni bu “Dünya illüzyonu”ndan uyandırmıştı. Kendi içimdeki Tanrı parçacığı olan Öz’üme, yani ruhuma, doğru beni sonsuz bir yolculuğa çıkarmıştı. Doğu felsefesi, batı felsefesi, mistisizm, enerji çalışmaları, psikoloji, dövüş sanatları, kadim strateji sanatı ve liderlik, nöroloji, biyoloji,kuantum fiziğiderken Dünya üstündeki her türlü kadim ve modern, ilim ve bilim çalışmalarını derinlemesine incelerken, kitapları okurken buldum kendimi.

Bu arayış bir açlık ile başlamıştı ve amacı insanı, hayatı, dünyayı, varlığı, Yaradılışı anlamlandırmaktı. Her şeyin temelinde yatan ilk sebep ise tüm bu anlamlandırma sürecini tamamlamak ve bu içimdeki ıstırabı dindirmekti. Bu ıstırap öyle bir şeydi ki, Hz.Ali’nin kendine verilen sırları boş bir kuyuya haykırması sonucu o kuyunun suyuyla büyüyen sazlıkların rüzgarda çıkardıkları iniltili ses misali ben de bu yaşam denen oyunun amacını anlamak, bu tiyatrodaki görevimi fark etmek ve bu yaşam amacım ışığında yaşayarak kendi fiziksel, duygusal ve ruhsal potansiyelimi maksimize ederek Abraham Maslow’un deyimiyle “kendimi gerçekleştirmek” istiyordum.

Henüz arayışım bitmedi. Daha yolum çok… Yol zaten bitmez ve bitemez de. Zira sonlunun sonsuzu aradığı bir yolculuk bitebilir mi ki?“Bitirdim” diyen bitirmemiştir, kibriyle ve cehaletiyle konuşmaktadır. Bu sonsuz yolculukta her zaman bir çırağım ve öyle de kalacağım.

Ancak bildiğim bir şey varsa, insanın aradıkça aradığı sorulara ona verilen tesirler ve ilhamlar ile cevap bulduğu. Tasavvufta insanın ruhsal tekamül sürecini anlatan “seyr-i süluk”te bu aşamaya“Nefsi Mülhime” deniyor.Yani sorulan sorulara ilhamlar ve sezgiler yoluyla cevaplar verilmesi.

İnsan dışarıda aradıklarını dışarıda bulamayıp kendi içine, Öz’üne döndüğü zaman ve derinlerde bir yerde sahte kişiliğinin gölgeleri ve maskeleri altında kalmış o yüce nura doğru ilerledikçe, insanı ve insanlığı, dünyayı, toplumu ve hayatı, evreni, İlahi düzeni ve nizamı da daha fazla anlamaya başlıyor. Kendi içindeki Tanrı parçacığına doğru adım attıkça yaşamın tüm farkları ve faklılıkları birlenip, çokluktaki birlik ortaya çıkıyor. İnsan kendini aradan kaldırdıkça, şah damarından bile kendine yakın olan Yüce Yaradan’ı daha iyi idrak edip O’na can-ı gönülden bağlanıyor.

Son 5-6 yıl içinde tüm bildiklerimin alt üst olduğu, birçok dünyevi putumun yıkılmaya başladığı ve her şeyin Tasavvufi çalışmalarım sonucu hizmet, İlahi Aşk, evrensellik ve Hizmet bilinci etrafında birleştiği ve birlenmeye başladığı eşsiz bir dönemi tecrübe etme fırsatım oldu. Şükürler olsun.

Sevdiklerim ile, sağlık ile, işim ile, yani birkaç farklı alanda aynı zamanda büyük ateşler ile sınandım şükürler olsun. Hastalığı bile misafir gören yüce gönül sultanlarından feyz alarak o kavurucu ateşler içinden yürümeye çalıştım. Bir Hz.İbrahim olmadığım için her yanım yandı kavruldu, ancak bilmiyordum ki o zaman gönlümü yakan ateşlerin bende bir Aşk ateşi yakacağını.Yakmak yerine bir kıvılcım demek benim gibi bir fakire belki daha uygun olur.

Ve başladım gönlüme düşenleri anlatmaya ve yazmaya. O zor zamanlarda dağa taşa yazmak isteğim önce bugün 300’ü aşan blog yazılarını ortaya çıkardı, sonra seminerler verme yolunu açtı ve en 2017 yılı sonunda roman şeklinde bir kitap çıkarmama vesile oldu.“Ruhun Kozmik Yolculuğu”

20 yıla yakın inanç, felsefe, bilim, sanat, ezoterizm, mistisizm ve resmî ruhsallık alanlarında yaptığın araştırmalar ve bilfiil çalışmalarımı birleyerek ruhun kozmik yolculuğunu bütünsel olarak dilim vardığınca anlatmaya çalıştım.

“Peki neyi anlattın, mesajın nedir?” diye sorarsanız size cevabım şu olur.

Allah’tan Allah’a olan yolculuğumuzu, okyanustan ayrılan damlanın okyanusa kavuşarak erimesini anlattım dilim vardığınca.

Hakikati arayan yollardaki benzerlikleri ve birliği anlattım.

Ve daha mutlu ve huzurlu bir hayat sürmenin yollarını yazdım.

“Neden bu konuyu seçtin?” diyebilirsiniz?

Her zaman kendimden büyük şeylere cevap arar dururum. İnsanların da aynı sorulara sorduğunu ve kendilerine emanet edilen dünya zenginliklerine kendilerini sanki o emanetler kendilerinmiş gibi saplanarak içlerinde ruhsal bir boşluk ile mutsuz ve huzursuz yaşadıklarını gördüm.

İnsanların hayatın cemali ve celali hadiseleri arasında yaşanan bu gelgit içinde hız, haz, tüketim sarmalına kendilerini adayarak kendi içlerindeki o sonsuz nuru, yüce potansiyeli unuttuklarını gördüm. Ki, bu unutuş sonucu maddesel, geçici ve fani olana kendilerini kaptırıp, sahte mutluluk oyunları oynadıklarını fark ettim.

Ben’im dedikleri sahte kişiliklerinin gölgeleri ve maskelerinin kölesi olarak cüz’i iradelerini kullanmadıklarını ve böylece de rüzgarın önünde rasgele savrulan bir yaprak gibi yaşadıklarını anladım.

“Ben, ille de Ben” diyerek kendilerini putlaştırdıklarını, bencil bir yaşam ile orman kanunlarını modern insan hayatına taşıdıklarını ve kendilerini, sevdiklerini, çevresindekileri üzerek insanlıktan uzaklaştıklarını gördüm.

Yaşam mücadelesi, ekmek kavgası derken Hz.İnsan olma potansiyellerini, bir kenara bırakıp içlerindeki hayvani yönün kölesi olduklarını izledim.

Kendi arayışlarıma cevapları buldukça “anlatmıyorsan neden öğreniyorsun?” Sümer atasözünü destur edinerek dünyamızın BEN’den BİZ’e geçmesinde benim de Hz.İbrahim’e su taşıyan karınca misali katkım olsun istiyordum. Zira insanlık olarak binlerce yıldır yazılan o “Altın Çağ”veya “Uyanış Dönemi” veyahut “Bilgelik Çağı”nın geçiş döneminde olduğumuza inanıyorum. Bana göre son birkaç yıldır dünyamızda her alanda yaşanan büyük değişimler artık bakıp da göremeyenler için bile yeterli kanıtları sunmaya başladı.Değişim başladı. Bu bir doğum be her doğum gibi sancılı olacak. Ancak sonu hayırlı olacak.

Dilerim ki, bu çıktığım yolculukta hayalimi gerçekleştirebilir ve insanlık olarak evrensel bilince yükselerek hak ettiğimiz birlik, beraberlik, bütünlük içindeki o mutluluk, huzur, kalıcı sağlık, bolluk, bereket, sevgi ve barışın hakim olacağı daha ileri medeniyet seviyesine insanlık olarak geçmemize ben de su taşıyan bir karınca olarak olumlu katkı sağlarım.

Bendeki kadarını arayanlara bir harita olarak sunmak istediğim bu romanım arayışta olan modern kendini bulması ve hakikatleri idrak etmesine kapılar açarak mutlu ve başarılı bir yaşam sürebilmesine yardımcı olmayı amaçlıyor. Roman olmasının sebebi ise hakikati arayış yolunda yazdıklarımın kendi acizane kabım ile sınırlı olması, zira ben kimim ki beşer halimle hakikat arayışına son noktayı koyayım.

İnsanoğlunun büyük bir eşik atladığı bu geçiş zamanında bu yolculukta bana katılırsanız mutlu olurum. Zira ışık paylaşıldıkça çoğalır. Çünkü karanlık, ışığın yokluğundan başka bir şey değildir.

2.731 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • A.T.A. – Ahıska – Trakya – AnkaraA.T.A. – Ahıska – Trakya – Ankara Yazarlarımızdan Berk Yüksel'in son romanı çıktı... Tanıtım Metni: Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Muhacirler (Göçmenler), kaybedilmiş toprakların aziz hatıralarıdırlar.” “Hayatı ve […]
  • Blog Yazmaya Başlamak Ve Sürdürmek İçin ÖnerilerBlog Yazmaya Başlamak Ve Sürdürmek İçin Öneriler 2006'da blog sayılabilcek Yahoo 360 diye bir servis ile blog yazmaya başladım. 2007'den beri düzenli blog yazıyordum. Ancak blog yazmak benim için büyük bir yenilik değildi. 90'lı […]
  • İnsanın Aptallık Tarihiİnsanın Aptallık Tarihi İnsanlık tarihinde yapılan aptallıkları kategorize ederek, bazı başlıklar altında sıralamak için herhalde en uygun ortam bir blog olmaz. Yani bu bile başlı başına aptallık olur. O yüzden […]
  • Ev, sessizlik isterEv, sessizlik ister Tutamıyorum zamanı diyen Müslüm Babaya inat Durdu zaman. Odadan odaya devriliyoruz. Bilmem, Hangi yöne evriliyoruz. Edip Canseverin dizeleri gibi: '' Gün günden odamın şeklini […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler