Oyun Bitti!
Oyun bitti konulu mahsun eser.
Ankara’nın göbeğinde, bizim mahallenin çiçekçisi.
Hepsi plastik.
Bir kaç yıl öncesine kadar zambak zambaktı, şebboy da şebboy.
Sanki, bir zamanlar her şey daha kendi gibiydi.
Ankara’da bir belediye tesisinde toplantımız vardı. Kocaman bina, kocaman salonlar, deriymiş gibi plastikle kaplı kocaman koltukların ortasında eskiymiş gibi kocaman masalar, duvarlarda pas lekeleri serpiştirilmek suretiyle eski havası verilmiş kocaman aynalar, masalarda plastik güller, saksılarda plastik ağaçlar, tıpkı ahşap gibi plastik sandalyeler…
O ortamda insan kalmak kolay mı?
AVM’de kocaman bir lokumcu açılmış.
Acayip hijyenik.
Eldiven, maske, bone…
Eskiden lokumcu lokumu elle tutup keserdi, kimse de ‘pis’ diye dertlenmezdi.
Şimdi yüz bin çeşit lokum çıktı.
Mavisi, yeşili, turuncusu, moru…
Rengi, kokusu, tadı kimyasal.
Ama elde eldiven.
Alman başbakanı körfez ülkelerinde iklim değişikliği ile mücadele için çöle fidan dikti, sonra da gidip fosil yakıt anlaşması yaptı.
Buram buram riya halleri.
Ankara’da kocaman bir bina yaptılar.
Belki 40 katlı.
Adı Miraç Kule.
Basıyorsun asansörün düğmesine.
Ya Rabbi..!
Biraz ilerisinde Park Avenue var.
Vallahi billahi.
Hep topu iki bina ama adı Park Avenue.
Sanki eskiden insan kendine bu kadar riyakarlık yapamıyordu.
Sanki, kendini vitrine düşmüş bir selfie objesinden öte bir şey gibi görüyordu.
Sanki, şimdi derdi görmekten ziyade görünmek oldu.
O zamanlar anlam vardı.
Anlamı yaşadığımız zaman da.
Eski eskiydi, yeni yeni.
Domates domates gibiydi, mısır da mısır gibi.
Vakti geldiğinde ölmeyi de bilirdi insan.
-mış gibilik peşinde koşulmazdı bu kadar.
Neden böyle olduk?
Bence, temel nedeni insanın anlamı ve anlamın üzerinde var olduğu zamanı tüketmiş olması.
Tarihimiz boyunca önce döngüsel zamanda oluşturduk anlamı ve haliyle kültürü sonra endüstri devrimi ile tarife, saat ve doğrusal zaman geldi anlamı o belirledi.
Şimdi siber zaman ile geriye kalan ne varsa eridi.
Mekan da gitti, kültür de, anlam da…
Bize kalan o eski oyunu taklit etmek.
Taklitle de olmuyor ama, işte buyurun ortada depresyon deryasında çırpınan bir güruh, tamlanmamış kişilikler ve bıkkınlık hali ile yükselen gerilim.
Ne olacak?
