felsefe taşı

Mitoloji Dünyasının Işığı, Demokrasi Dünyasını da Aydınlatıyor…

Mitoloji Dünyasının Işığı, Demokrasi Dünyasını da Aydınlatıyor…
Haziran 28
14:06 2017

Yunan mitolojisinin kahramanlarından Sisyphos büyük bir suç işlemişti
ama suçunun ne olduğunu kimse kesin olarak bilmiyordu.
Kimilerine göre Tanrı’ların gizini çalmıştı, kimilerine göre Ölüm’ü
zincirlerle bağlayıp, demir kapılar arkasına kapatmıştı, kimilerine göre
de Tanrı’lardan birinin kaybolan kızının yerini, Korent Kalesi’ne su
verilmesi karşılığında açıklamıştı. Özellikle Ölüm’ü zincirleyip, demir
kapılar arkasına kapatması Tanrı’ların gücünü zayıflatmış, Ölüm’ün
ortalarda olmadığı dünyada bellerine kadar uzamış sakallarıyla
dolaşanların ölümsüz insan görüntüleri, toplumsal dengeyi sarsmaya
başlamıştı. Sisyphos’un suçu kesin değildi ama ona verilen ceza,
kesindi; cezaların en büyüğüydü. Bu ceza, dik bir dağın eteğindeki dev
bir kayayı tüm gece boyunca iterek dağın tepesine çıkarmak ve güneş
doğmadan önce dağın zirvesine oturtmaktı.

* * *

Akşamın ilk karanlığı yeryüzünü kaplarken Sisyphos, cezasını çekmek için
kayanın arkasına geçmiş, tüm bedensel gücünü kullanarak dev boyuttaki ve
dev ağırlıktaki yükünü iterek, dağın tepesine doğru çıkarmaya
başlamıştı. Dağın tepesine yaklaştığı her adımda kol ve sırt kasları
dayanmaktan, bacak kasları direnmekten, yüz kasları onuruna toz
kondurmamak özeninden geriliyor, alnından ter damlaları akıyor, fakat
tüm bu güçlüklere karşın bu en büyük cezayı o, yıpranmayan umuduyla
çekmeyi sürdürüyordu.
Sisyphos gecenin sonuna doğru kayayı dağın tepesine çıkarıp, zirvenin
üstüne oturtmak üzereyken, sanki görünmeyen bir güç arkadan itmişçesine,
kaya birden dağın tepesinden yuvarlanmış, dağın eteklerindeki eski
yerine düşmüştü. Sisyphos güneş doğmadan kayayı dağın zirvesine
oturtamamış, cezasını çekememişti.
Yılmamış, yüksünmemiş, umudunu yitirmemişti. Aşağı inmiş, yine kayanın
arkasına geçmiş ve yine yüreğindeki aynı sağlam umutla, yükünü yine
iterek dağın zirvesine çıkarmaya başlamıştı. Zirvede bir gün önceki
“görünmeyen” güç, kendini ikinci gün de göstermişti. Sisyphos kayayı
yine güneş doğmadan dağın üzerine oturturken kaya yine birden kaymış ve
yine dağın tepesinden, eteğine yuvarlanmıştı. Aynı olay üçüncü gün de,
dördüncü, beşinci gün de yinelenince ve onları izleyen günlerde de
yinelenmeyi sürdürünce, Sisyphos kendine verilen en büyük cezanın,
bedensel gücünün yok edilmesi olmadığının ayırdına varmış ve “en büyük
ceza”nın gerçekte ne olduğunu görmüştü:
Mitoloji dünyasının tanrılarının verdikleri en büyük ceza, onun “umudunu
yok etmek” idi. Bu gerçeği gördükten sonra Sisyphos, o dev kayayı her
gece iterek dağın zirvesine çıkardı, her sabah gün ışırken onun dağdan
yuvarlanışını seyretti, sonra yeniden dağın eteklerine indi, o kayayı
yeniden dağın tepesine çıkardı. Kasları çok gerildi, alnından çok ter
aktı, bedeni çok yoruldu; fakat umudunu hiçbir zaman yıpratmadı, umuduna
hiçbir zaman toz kondurtmadı. Ve dev kayanın her yuvarlandığında onu,
hiçbir zaman yıpranmasına izin vermediği umudunun gücüyle yeniden dağın
eteklerinden yukarıya doğru itmeye başladı, yeniden dağın tepesine
çıkardı, yeniden tepeden aşağı yuvarlanmasını seyretti. Bedeninin
zorlanmasına karşın Sisyphos, sağlamlığını koruduğu umuduyla Tanrıların
bile karşısında yenilmezliğini korudu, Tanrılar tarafından bile yenilemedi.
Homeros’tan Sophocles’e, Dostoyevski’den Camus’ya değin birçok düşünür
ve yazar, Sisyphos’un öyküsünü insanlar dünyasına yansıtırlarken onun
elbette, güçlükler ve baskılar karşısındaki bedensel gücünün üstünlüğünü
alkışlıyor değillerdi. Onlar, Sisyphos’un “yenilmeyen umudu”nu tüm
gelecek kuşaklara, “insanın en güçlü dayanağı” olarak tanıtıyorlardı.
Günümüzün demokrasi dünyasında sahnelenen beklenmedik inişler ve
çıkışlar karşısında ne yapacağını bilemeyen kişiler için Sisyphos,
hiçbir zaman “yıpratılamayan ve hiçbir zaman yenilgiye uğratılamayan
sağlam umudu”yla canlı bir örnek oluşturmaktadır.
Anımsatmamızın gereği var mı bilmiyoruz ama, zararının olmadığını biliyoruz:
“Bugün muhtaç olduğumuz kudret, yüreklerimizdeki sağlam umutta mevcuttur…”
Bugün ve… Her dara düştüğümüzde…

İlk Yayın: Bütün Dünya Dergisi

2.625 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Carpe Diem – Anı YaşaCarpe Diem – Anı Yaşa Sıcak Çok sıcak bir yaz günüydü,telaş içinde evden çıktı,hızlı adımlarla sokağın sonuna doğru ilerleyerek bir taksi çağırdı.Gelen taksi her zaman ki duraktan değildi ama […]
  • Düşüncelere Saygı Duymak ve Demokrasi ÜzerineDüşüncelere Saygı Duymak ve Demokrasi Üzerine Zaman zaman gazete köşelerinde gördüğüm ve kendimin de sık kullandığı bir İoanna Kuçuradi şaheseri vardır: "Fikirlere saygı duyulmaz. Saygı kişiye duyulur. Fikirler tartışılmak içindir. […]
  • Bütünü Gözden KaçırmakBütünü Gözden Kaçırmak Günümüzde insanlığın, belki en büyük derdi, detaya odaklanmak. Detaylara o kadar düşkün olduk ki, bir şeyleri gözden kaçırdığımızı bazen hissetmiyor/görmüyoruz. Bu durum hayatın her […]
  • İnsanın Fabrika Ayarlarıİnsanın Fabrika Ayarları "Bin sene de okusam ne biliyorsun diye sorsalar bana; 'HADDİMİ BİLİRİM' derim." Hz. Mevlana Bugün bu sitede ilk yazım ve iki çocuk babası olarak benim için çok özel. Zira en büyük […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler