felsefe taşı

Sonsuz Arayış

Sonsuz Arayış
Şubat 07
16:14 2014

“Bilgeliğin dudakları anlamayan kulaklara kapalıdır” – Kybalion

İnsanlar her zaman doğum ile dünyaya gözlerini açtıkları o mucize anında kaybettikleri BÜTÜNLÜĞÜ, BİRLİĞİ, İLAHİLİĞİ arar dururlar. Bu kopuş her zaman bir yuvaya dönüş özlemini içimizde tetikler, aynı ılık yaz esintisinin bir ağacın yapraklarını kıpırdatması gibi. İnsanlar bu yüzden beşeri olan ile yetinmez ve kendilerinden daha büyük bir gücü ararlar. Tanrı’yı ararlar. “Aramakla bulunmaz, ancak bulanlar arayanlardır” misali çoğu insan bu arayışı kendi dışında bir yerlerde arar. Ancak bazı az sayıda insan vardır ki, aradığımız şeyin kadim öğretiler, felsefeler ve Semavi dinlerde bahsedildiği gibi dışarıda değil kendi içimizde olduğunu görür.

Evet bu bir arayıştır. Geldiğimiz kaynağa nasıl döneceğimize dair hissin getirdiği bir arayış. Kendimizi aşma isteğinin bir arayışı. Bilemediğimiz ama hissettiğimiz, sezgilerimizin mesajlarını deşifre edemediğimizden dolayı anlam veremediğimiz bir içsel çağrıdır bu. Bu arayış bizi erdemlere götürür. Erdemler insandaki Tanrı parçacığıdır, insanın üstüne düşen İlahi ışıktır. Bu yüzden erdemler insanları çeker. İnsanlar onları arar, ama tereddüt ile arar. Erdemler Tanrısal bütünlük, güzellik, iyiliğin sembolü olarak sahip olmak istediğimiz şeyler olarak bize göz kırparlar. Ama çoğu insan erdemleri ulaşılmaz deyip unutur. Bilmez ki, erdem dediğimiz şey insanlarda da var. Bilmez ki, beşeri erdem ile İlahi erdem farklıdır. Bilmediği için korkar ve uzak durur.

Ama çok az sayıda bir insan vardır ki, onlar kafalarını dünyevi, geçici zevklerden kaldırıp düşünür. Çünkü bilinmeyeni bilmeye merak, gözle görünen bu düzene hayret ve açıklanamayana şüpheyle bakar. Ancak çok daha az sayıda insan merak ve heves vadisinden geçip gerçekten bilmek ve öğrenmek ister. Çünkü az sayıda insan bilmenin getirdiği sorumluluğa hazırdır. Zira cehalet tatlıdır ve kolaydır, sorumluluk gerektirmez. Bu yüzden çok az sayıda insan arayışını eylemle taçlandırma cesaretine sahiptir. Bu az sayıda eyleme geçebilen kişiden çok daha azı ise başladığını bitirme azim, sebat, irade ve disiplinine sahiptir. Yoldaki engeller onları hedeflerinden alı koyar. Düştükleri zaman kalkmazlar, kalkamazlar ve gerilen lastiğin eski hareketsiz durumuna geri dönmesi misali eski uykuda ve farkındalıksız durumlarına geri dönerler. Yol ilerledikçe daha da zorlaşır aynı ekonomide “azalan verimler yasası” ile tabir edildiği gibi. İlk zamanlarda bir adımla 100 adet bilgiye ulaşılırken artık 100 adımla 1 bilgiye ulaşmak gerekir ustalık yolunda. Her bir adımda yol sizi hırslar, tutkular, arzular, kötü düşünceler, yıkıcı duygular, bağımlılıklar, korkular, şüphe, endişe, dogmalar, taassup ile sınar. Ama bu son birer adımlık dilimler aynı Orta Çağ katedral ustalarının sütunları çatıyla bağlamak için kullandıkları “kilit taşı”na benzer. O kilit taşı olmadan tüm yapı çöker veya dengesiz olur. İlk darbede yıkılır gider. Bu yüzden çok az insan bu ustalık makamına erişebilir.

Ustalık ise son nokta değildir. Ustalık yolu bile büyük sınamalara gebedir. Bilmenin ve öğretmenin getirdiği güç ve otorite doğru kullanıldığı sürece uygundur, ancak bu aşamada ego şişmesi yaşayan ustalar bir anda bulundukları yerden aşağı düşerler. Hatta Star Wars filmindeki gibi karanlık tarafa da kayabilirler. Bu öyle bir tehlikeli durumdur ki büyük güce erişen ustalar ellerindeki gücü yanlış emellerle kullandıklarında kontrolsüz güç haline gelir, çevrelerini yakarlar. Aynı kara kuşağa sahip olan karetecinin kara kuşakta da 10 dan’lık yeni bir yolculuğa başlaması gibi ustalık yolu da bu yüzden uzun ve zahmetlidir. Aşama aşama ustalık mertebelerinde ilerlenir. Ustalıktan nefes aır verir gibi yapmaya götüren büyük üstatlık yolu ise daha uzun zaman, sabır, sebat ve çalışma ister.

Bu sonsuz yolculuk nerede biter kimse bilmez. Oraya varan da elbette ki “vardım” demez, zira “vardım” dese o orada değildir. Yol ise herkese açıktır ama değildir de, çünkü “bilgeliğin dudakları anlamayan kulaklara kapalıdır”.

5.942 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • İyi insan olmakİyi insan olmak Bence; dinler de, öğretiler de aslında "iyi" insan olmayı öğütlemezler ve fakat "kötü" insan olmamayı öğütler ve amaçlarlar... İkisi aynı anlamdaymış gibi görünse de arada büyük bir […]
  • Seçilmiş YalnızlıkSeçilmiş Yalnızlık Saint Joseph’te birlikte okuduğum bir arkadaşım vardı… Mimar oldu, akademisyenliğe yöneldi… Amerika’da, Avustralya’da, Kanada’da, dünyanın birçok önde gelen üniversitelerinde ders […]
  • TelevizyonTelevizyon Evlerinde televizyon alıcısı olan şanslı azınlık, 31 Ocak 1968 günü saat 19.30 da cihazlarını açtıklarında Mithat Paşa caddesinde bir bodrum kattan yapılan şu anonsla karşılaştılar. […]
  • Tanrı EviTanrı Evi Eskiydi hikaye; bir varmış bir yokmuş diye anlatılan. Kahramanları çoktu ama insan'dı başrolün adı. Kutsal'la donattı yeri ve göğü ... Ve en kutsal'a da Tanrı dedi. O'nun adına […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Nisan 2024
P S Ç P C C P
« Mar    
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

Arşivler