felsefe taşı

Neden Sonuç İlişkisi

Neden Sonuç İlişkisi
Şubat 23
12:38 2018

Neden sonuç ilişkisi, ders olarak konulsa, ilkokuldan, üniversiteye kadar vazgeçilmez olurdu.

Evrende her neden bir sonuç doğurur. Sonuçları incelediğinizde ise bir şekilde nedene ulaşırsınız. Kullanacağınız güzel araçlardan biri de, sorgulama yeteneğinizdir.

Küçük çocuklar etraflarını tanımak için bitmez tükenmez bir merak içerisinde sorular sorar, nedenleri ve sonuçları anlamaya çalışırlar. Büyükler, neden sonuç ilişkilerini anlamak için sormaktan vazgeçtikleri anda, etraflarında olup biteni kavraayamaz hale gelirler.

Gelişmiş ile geri kalmışlık arasındaki temel fark, işte bu neden sonuç ilişkilerini anlamak için gereken sorgulama yetisinin ortadan kalkmış olmasından kaynaklanır.

Neden yanılıyoruz?
Derscartes, sizi önceden aldatan bir şeye güvenmenizin doğru olmayacağını düşünmüştür. Ancak eğer neden sonuç ilişkisini kuramıyorsanız tekrar tekrar yanılsanız da bu durumdan kurtulamazsınız. Descartes bu kanıya duyu organlarımızın bizi yanıltma ihtimali bulunması nedeniyle varmıştır.

Dünyayı ve çevremizde gerçekleşenleri olduklarından farklı ve hatalı olarak algılıyorsak neden sonuç ilişkisini nasıl kurabiliriz? Hakikati nasıl bilebiliriz? Bilim bunun için iyi bir araç olabilir. Bilimsel yaklaşımlar ile aynı şartlar altında gerçekleştirilen deneyler aynı sonuçları vermelidir. Eğer aksi söz konusuysa büyük ihtimalle bir şeyleri gözden kaçırıyor olabiliriz. Bilimin güzel yanı sebep sonuç sorgulamalarına hep açık olmasıdır. Diğer bir deyişle bilimsel çıkarımlar her zaman yanlışlanabilir. Bir tek farklı bir sonuç bulunması bile deney sonunda varmış olduğunuz sonucu güvenilmez hale getirir.

Dolap canavarları gerçek mi?
Çocukken durum çok daha zordur. İster istemez büyüklerinizin ve çevrenizdekilerin söyledikleri dünyayı algılayışınızı etkiler. Eğer yatağınızın altında ya da dolabınızda bir canavar olduğuna inanırsanız beyniniz sizi tehlikeden korumak adına oralara yaklaşmaktan alıkoyar. Çevrenizden etkilenerek kafanızda kurguladığınız korkutucu durum gerçekliğiniz haline gelebilir. Oysa gerçekte bir canavar olup olmadığını anlamanın yolu, yüzleşmektir. Eğer bir canavar varsa onu görmeniz gerekir. Sizden saklanıyorsa ve onu görmüyorsanız ya düşündüğünüz kadar güçlü değildir ya da yoktur. Bir diğer yaklaşım da korkunuz hakkında bilgi edinmektir. Örneğin yatak altı ya da dolap canavarları ne yer, ne içerler? Boş vakitlerinde ne yaparlar? Arkadaşları var mıdır? Tüm bu sorulara çevrenizden yanıtlar gelebilir. Üstelik çevrenizdeki kişiler öylesi aktarılar ki bu bilgilerini sanki kendi deneyimledikleri ve yaşadıkları gibi sanabilirsiniz. Oysa onlar da başkalarından duyup, aktarmışlar ve tüm topluluktan benzer içerikte veriler gelmeye başlaması üzerine bu tür söylentilere inanmışlardır. Popüler kültür fantezileri böyle ortaya çıkar. Kurt adamlar, vampirler, periler, uzaylılar. Birilerinin deneylediğine şiddetle inanırsanız, bir gün beyniniz size benzeri bir yanılsamayı da yaşatabilir çünkü hastalıkları bir kenara bırakacak da olsak hayal gücünüz bir gün istediğiniz yanılsamayı yaşamanıza kapı açabilir. İşin garip yanı birilerini böyle popüler kültür masallarına kolayca inandırabilirsiniz. Aynı insanlara gerçeği tüm yalınlığı ile anlatıp bunların hayal ürünü olduğunu ise kolay kolay inandıramazsınız.

Uzaylılar kaçırdı, inceledi
Sebep sonuç ilişkilerini kurmayı becerdiğinizde durum değişir. Örneğin Amerika’nın çorak topraklarında yaşayan, tarımla uğraşan bir çiftçisiniz. Dünyada tonla yer varken uzaylılar neden gelip sizi alıp götürür ve bedeninizi incelerler? Ameliyat ederler? Binlerce ışık yılı öteden gelecek bir teknolojiyi üreten canlılar tükürükte bile bulunan DNA’nızı alıp, sizden bir tane üretemeyecek kadar beceriksiz olabilirler mi? Hadi değiller diyelim, sıradan bir köylüyü kaçırıp incelemek, dahası sizin bunu bilecek kadar bilinçli kalmanızı engelleyememek, dahası hayatta kalıp deneyimlerinizi başkalarıyla paylaşmanızı engellememeleri çok amatörce değil mi? Eğer bizlerini onları keşfetmesini isteseler tüm İnternet, Televizyonlar, Radyolar kolayca amaçlarına ulaşmalarını sağlamaz mı? Bu gizemli yaklaşım neden? Mesela bir uzaylı ile hiç gerçekleşmemiş bir yakın temas neden olamaz mı?

Evren çok büyük, Carl Sagan’ın da dediği gibi “Eğer tüm evrende yaşam sadece dünyada varsa, bu çok büyük bir yer israfı olurdu”. Evrende başka gezegenlerde yaşam olabileceği gerçeğine rağmen mesafelerin uzunluğu gezegenler arası yolculuğu imkansız hale getiriyor olabilir. Ancak buna üzülmemek lazım. Böyle bir imkana sahip olacak akıllı türlerin iyi ya da kötü niyetli olma olasılıkları aynı. Dolayısıyla 3. türden yakın ilişkiler çok da istenilecek bir durum olmayabilir. En azından kendimizi düşünelim. Uygarlığımızın mevcut gelişmişlik düzeyi ile yıldızlar arası yolculuk yapabilsek bu gittiğimiz gezegenlerdeki canlılar için hiç de iyi olmayabilir. Biz hala Dünya’da enerji, güç ve para gibi nedenlerle birbirimizi katlediyoruz. Bizden geri teknolojiye sahip bir akıllı canlı türü bulsak, iyilik olsun diye, ona tüm teknolojimizi mi aktarırız, yoksa etinden, sütünden, dersinden başlayıp tüm zenginliklerini kendimize mi alırız? Evrende aynı fizik kuralları işlediğine göre, orada bir yerlerde akıllı bir canlı türü evrim geçirdiyse, görünümü bize benzemese de davranış ve yaklaşımları benzeyebilir.

Günlük hayattan bir örnek
“Ankara’da açık çatı katlarına konulan yer karoları neden patlar?” diye kendinize sorun.

Ankara kışları soğuktur. Geceleri sıcaklık çok düşer. Sıfırın altında sıcaklıkların gerçekleştiği uzun kış geceleri olur. Kılcal derz çatlaklarına giren su dondukça genişler. Genişleyen su çatlakları genişletir. Böylece çatlak derzin altına ve zamanla karoların altına ilerler. Isınan hava nedeniyle eriyen buzlar suya döner. Su bu çatlakları doldurur. Isı düşünce su yeniden donar ve çatlaklar genişleyip ilerler. Daha çok çatlak ve daha çok su bir süre sonra patlayıp kalkan yer döşemeniz anlamına gelir. Suyu uzak tutabilirseniz karolar patlamaz. İşte Ankara’daki çirkin çatı kapatmalarının nedeni suyun donduğunda gösterdiği bu garip genleşme etkisidir. Diğer maddeler donduklarında büzülürken, su genleşir. Eğer su da diğer maddeler gibi soğuduğu zaman büzülseydi belki de çatı kapatması yapmak için başka neden bulmamız gerekecekti. İşte, size basit bir sebep sonuç örgüsü.

Sözün özü. “Neden?” diye sormaktan ve cevabını aramaktan vazgeçmeyin. sonuçta bu da bizim doğamızda var.

6.283 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • İlerlemenin (Olası) Metafiziğiİlerlemenin (Olası) Metafiziği İrfan geleneği ile ilerleme kuşun iki kanadı haline geldiğinde öteden beri süregelen yalpalama da sona erebilir. İlerleme geldi şimdiki zamanı sonsuzlaştırmanın kapısına dayandı. […]
  • Önyargısız yapay zekaÖnyargısız yapay zeka Verimlilik gibi sebeplerden dolayı zaman içinde sınırlı varlık için varoluşçu yaklaşım kabul edilebilir. Yapay Zeka veya makine öğrenme de bundan payını alabilir. Microsoft firması […]
  • Büyükler GiremezBüyükler Giremez Facebook’a belli yaşın altındakilerin değil de üstündekilerin girmesinin yasaklanması dijital kandırılmaları azaltabilir mi? ABD Başkanlık seçimlerindeki, Brexit halkoylamasındaki […]
  • KÜRESEL ISINMA VE KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ SÜRECİNİN ARTIK SONUNA GELDİK..!KÜRESEL ISINMA VE KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİ SÜRECİNİN ARTIK SONUNA GELDİK..! Küresel ısınma ve küresel iklim değişimi süreci, şimdiye kadar gerçekleşmiş ve gerçekleşmekte olan ekolojik afetlerin en tehlikelisi olarak kabul edilmektedir. Bu olayın önüne geçmek için […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler