felsefe taşı

Loire Şatoları

Loire Şatoları
Ocak 10
08:43 2019

2016 da bypass + mitral kapağı tamiri ameliyatını olmadan hemen önce yaptığımız bu muhteşem geziyi, ağır ameliyatım nedeniyle ancak kaleme alabiliyorum.

Aslında en güzeli, gezi sonrası sıcağı sıcağına yazmak; o zaman birçok detay atlanmadan yazıya ekleniyor. Ama olmadı, olamadı işte… Nihayet turizm yazılarıma tekrar başlıyorum. Arada atladığım konular olursa affola…

Bu seyahat, diğerleri gibi “uçağa atla, otele yerleş ve şehri gez” gibisinden yapılabilecek basit bir iş değildi. Gezilen şatolar Fransa’nın ortasına serpiştirilmişti ve aralarında önemli mesafeler vardı. Ulaşım için tek yol, araba kiralanmasıydı ve de öyle yaptık. Madem araba kiraladık, o zaman yakınlardaki Puy de Fou temalı köyünü de ziyaret edelim dedik. Gitmişken de normal oteller de kalmayalım; şatolarda kalalım dedik ve planımızı yaptık, gerçekleştirdik ve sizlerle paylaşıyoruz.

Önce uçağa atladık ve Paris üzerinden Nantes havalanına indik. Kiralık arabamızı aldık, GPS imize Fransa haritasını yükledik ve ver elini ilk şato/otel Hodebert:

Yeşillikler içinde, göl kıyısında sadece 3 odası olan ve bir aile tarafından işletilen, sempatik ve dahi otantik bir şato: üç küçük kızları varmış, biz hiç görmedik, ama mutlu bir aile yapısını hissettik… Dış bahçe kapısının uzaktan kumandasını veriyorlar, açıyorsunuz; arabanızı park edip, verdikleri anahtarla da şatonun içine giriyorsunuz. İçerisi evvelki yüzyıllardan kalma antika eşya ve tablolarla dolu; organik kahvaltıyı gümüş Christofle takımlarla ortaçağ ortamında yapıyorsunuz. İki piyanodan birini ev sahipleri kendileri için çalıyorlar, siz de nasipleniyorsunuz… Böyle rüya gibi bir yerde kalınmaz mı? Kalınır tabii: Biz de öyle yaptık ve tadını çıkardık. İmkanı olan herkese öneririm.

Gelelim Loire Şatolarının bulunduğu bölgeye:

Indre ve Cher gibi kollarla beslenen Loire, Fransa’nın en uzun nehri. 1020 kilometre uzunluğundaki nehrin şöhreti, UNESCO tarafından dünya kültür mirası kategorisine alınan şatolar bölgesinden geliyor. Bugün tüm haşmetiyle ayakta duran 30 şato, 100 Yıl Savaşları olarak bilinen, aslında 116 yıl süren Fransa-İngiltere savaşı sırasında ve sonrasında korunma amacıyla inşa edilmiş. 16. yüzyıldan itibaren yapılan şatolar tüm vadiyi süsleyen bir inci gerdanlığa dönüşmüş.

Indre nehri için Balzac’ın meşhur romantik romanı Vadideki Zambak’ın geçtiği bölge dersem edebiyatseverleri yeterince tahrik etmiş olurum kanısındayım…))

Kısaca bölgeyi özetledikten sonra, sıra geldi önceden planlanmış bazı şatoları gezmeye:

İlk durağımız bölgenin en büyüğü yani Chambord Şatosu:

Aslında bu şato içinde yaşamaktan çok, kralın ihtişamını göstermek için inşa edilmiş: 440 odası, 90 salonu, her biri sanat eseri 400 çini sobası, 365 bacası bu ihtişamı çok güzel yansıtıyor. Şatoyu yaptıran Kralı tarih kitaplarımızdan hepimiz tanıyoruz: V. Şarl’a esir düşünce, annesinin Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istediği I. François!

Kralın sembolü olan semender (kuyruklu kurbağa) tam 800 farklı yere işlenmiş. 1519’da başlayan inşaatında 18 bin işçi çalışmış. Ama şatoyu bitirmek ve dolayısıyla av partileri düzenlemek 14. Louis’ye nasip olmuş. Yine de, Şatonun yaklaşık 500 yıllık tarihi boyunca, içinde sadece 12 yıl yaşanmış olduğunu belirtmek gerekir. 1670’ de ünlü yazar Molière, “Kibarlık Budalası” isimli eserini ilk defa burada sahneye koymuş.

1970’lerde ilk defa gittiğim zaman Leonardo de Vinci’nin planladığı sarmal merdivenleri çok etkilemişti beni. Açıklamaya çalışırsam, merdiven ile değişik katlara çıkarken diğer katlara uğramıyorsunuz; Her kata 2 ayrı merdiven çıkıyor ve birbirleriyle karşılaşmıyorlar. Tabii Türk vatanseveri olaraktan 1. şerefeye ayrı, 2. şerefeye ayrı, 3. şerefeye ayrı merdivenlerle çıkılan ve hiçbir merdiven birbiriyle karşılaşmayan Mimar Sinan’ın Edine Selimiye Cami minarelerindeki çalışmayı sanki daha önemli gibi algılamıştım. İlk gördüğümde bir Türk olarak “acaba Leonardo mu Sinan’dan etkilendi?” diye düşünmüş, ansiklopedileri karıştırmış (o zamanlar internet ve tabii Google amcamız da yoktu), sonra da hüsranla Leonardo Ustanın, Sinan Ustadan önce yaşadığı gerçeğini öğrenmiştim. Şatonun inanılmaz boyuttaki bahçesini çeviren 32 kilometrelik duvar uzunlukta, Fransa rekoruna sahip olduğunu belirtmem gerek. (www.chambord.org)

Leonardo Ustanın eseri merdivenleri gördükten sonra, mezarını ziyaret etme isek olmadı; ver elini Amboise. Loire nehrinin yanındaki tepede yükselen şatosu mutlaka gezilesi değil, ama Leonardo Da Vinci’ nin mezarı şato bahçesinde. Gittik, saygımızı sunduk. (http://www.chateau-amboise.com)

Ayrıca Lonardo’ nun öldüğü 1519 senesinde Floransa’da doğan Medici lerden Catherine kocası 2. Henri ile Amboise şatosuna yerleşir. Catherine de Medicis üç yönden önemlidir:

Fransız Rönesansı için sanatçıları Amboise’da ağırlar, böylece sanatkar hamiliğini gösterir.
Birazdan bahsedeceğimiz Chenonceau Şatosunda da başoyunculardan biri olacaktır.
Seneler sonra, 1572 de olacak Saint Bartelemy Yortusu Katliamının baş aktristidir.(İlgilenenler, bu konu için Google amcaya müracaat edebilir.)
Bir başka günü ise Loire’ın kollarından Cher nehri üzerinde nehrin iki yakasını birbirine bağlayan ve 12,000 m² ye yayılan Chenonceau Şatosuna ayırdık. Chenonceau 2. dünya savaşında ayrı bir öneme sahipti. Çünkü nehrin bir yakası Alman işgalinde, diğer yakası ise hür Fransa idi. Bu nedenle işgal bölgesinden serbest bölgeye geçişin kilit noktası bu şatoydu; çünkü nehrin 2 yakasını kayık ihtiyacı duymadan birleştiren tek noktaydı. Kaçışlarda yardımcı olanlardan biri de sayfanın en altındaki videoda göreceğiniz, şimdi artık 90 yaşında olan papaz Robert Marteau idi. Chenonceau Şatosuna getirdikleri insanlara sorulan parola şu idi:

-“Hava durumu nasıl?”

Beklenen cevap ise:

-“Chenonceau’da hava güzel!”

Eğer bu cevabı verirseniz, gizli kapı açılıyor, nehrin diğer yakasına ulaşan merdiven indiriliyor ve böylece hürriyetinize kavuşuyordunuz…

Burası aynı zamanda Kadınlar Şatosu (Le Chateau des Dames) olarak da biliniyor. Neden mi?

Çünkü Fransa Kralı 2. Henri’nin eşi Catherine de Medicis (Medici ailesinin Kösem Sultanı olarak tanımlayabiliriz) ile kralın sevgilisi Diana de Poitiers arasındaki müthiş kıskançlığa sahne olmuş. Catherina de Medicis şatonun sol tarafındaki, ortasında bir havuz bulunan geometrik düzendeki bahçeyi yaptırmış. Şatonun sağ tarafındaki bahçeyi yaptıran ise kralın metresi Diana de Poitiers. Bu taraf daha etkileyici ve şatonun profilini tamamen görebileceğiniz, fotoğrafını çekebileceğiniz açıları barındırıyor. Ayrıca Poitier’li Diane, havuz yerine görkemli bir çeşme yerleştirerek Catherine’i bir kez daha geride bırakmış.

Şato turumuzu olmazsa olmazlardan biri olan Villandry ile bitireceğiz.

I. François ezici bir görkemi olan Chambord Şatosunu yapmaya başlamasıyla, dönemin aristokratları kendilerince karşı çıkmak için Chenonceau, Azay-le-Rideau (Balzac’ın Vadideki Zambak romanında bahsedilen başka bir şato) gibi şatoları inşa etmeye başlarlar. Villandry’ de bu nedenle yapılmış şatolardan biridir. 1906’da Dr. Carvallo şato ve çevresini satın aldıktan sonra karısı Anne Coleman ile 16. yüzyıl tarzında yeniden düzenletir. Bugün torunlarının yaşadığı şatoda, bizler de onlarla beraber Rönesans tarzı görüntüyü zevkle paylaşıyoruz.

Villandry Şatosu’nun asıl önemi bahçe düzeninin ihtişamından geliyor; bahçeler dizisini en güzel ortaçağ kulesindeki terastan izleyebilirsiniz. Bitki çeşitliliği açısından çok zengin olan bahçe dört bölümden oluşuyor:

Sebze Bahçesi: zamanında şatonun tüm sebze ihtiyacı buradan karşılanırmış.
Su Bahçesi: ortadaki kanal/havuzun etrafına yayılmış olan bölüm
Şifalı Bitkiler Bahçesi: kilisenin hemen yanında, dar uzun bir şerit
Süs Bahçesi: ki içindeki ilk 4 şekil, Aşk Bahçesi bölümünü oluşturuyor:
Sevecen ve şefkatli aşkı simgeleyen kırılgan kalp, parçalanmış, köşelere dağılmış. Ortadaki bölümde ise, aşkta yaşanan sahtekarlıklar maske figürleriyle betimlenmiş.
Tutkulu aşkı anlatan bölümde bölünmüş bir kalp figürü dikkat çekiyor. Bütünü oluşturan tüm figürler iç içe geçerek bir labirent oluşturuyor; bu da tutkunun canlılığını, karmaşasını sembolize ediyormuş.
Dengesiz aşk ve aldatma bölümünde ise, baskın renk sarı. Köşelerde oluşturulan figürlerle yüzeysel duygular yansıtılmış. Aralardaki bölümler, iki aşk arasındaki geçişleri, aldatmayı ifade ediyor. Ortadaki beyaz bölümde kararsız kadına yazılmış aşk mektupları var.
Trajik aşk bölümünde, kadınlar yüzünden erkekler arasında yaşanan aşk rekabeti, çekilen kılıçlar anlatılmaya çalışılmış. Aşk uğruna dökülen kanlar ise, bu bölümünde yoğun olarak kullanılan kırmızı tonlarla yansıtılmış.

Notlar:

Önceden araba kiralama işini halletmenizi sağlık veririm; yazın havalanında problem yaşayabilirsiniz.
Bu gezi için beğeneceğiniz bir hareket noktası oluşturmanız önerilir: Hodebert kesinlikle en iyisidir.
Bu şatolara zamanınız olursa Blois’ yı ekleyebilirsiniz. Bizim zamanımızda hava yağmurlu olduğu için gitmedik, ama akşamki ses ışık gösterisi tavsiye ediliyor.
Amboise’daki Leonardo da Vinci Müzesi gibi görülen Clos Lucé Şatosu pek tavsiye edilmiyor; çünkü içeride daha çok öğrenci seviyesinde çalışmalar varmış..
Böyle bir seyahati bizim yaptığımız gibi, son senelerde dünyanın en iyi temalı parkı seçilen Puy de Fou ile taçlandırabilirsiniz.

1.959 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Farketmeden Yitirdiklerimiz…Farketmeden Yitirdiklerimiz… Farketmeden ne de çok şey yitiriyoruz... İlk bu bahar farkına vardım. Bizim ev Feneryolu'nda. Kuyubaşı otobüs durağından 2 numaraya biniyorum her sabah ve Altunizade'deki işyerime […]
  • Önde Turna Davul ZurnaÖnde Turna Davul Zurna Çocukluğumu 70'li yıllarda, Ankara'da geçirdim. Bahçelievler'de sokaklarda tek tük park etmiş arabalar olurdu. 3. Caddeden de zaman zaman arabalar geçerdi. Hatta, arabaların kimisi atlı […]
  • Leon SiriusLeon Sirius Herkesin çocuğu özel ve güzel, ama Leon Sirius, Leonito’muz, gerçekten farklıydı. Efendiydi, saygılıydı, akıllıydı. Kocamandı, ama kimseyi rahatsız etmeyen, saygınlık yaratan bir öz […]
  • Vasatın sınırlarına sığmadım ve sığmayacağımVasatın sınırlarına sığmadım ve sığmayacağım Kapak fotoğrafımdan hareketle filanca anaokulunda okuduğum keşfedilince, "o anaokulunda yaşanmış, hatırladıkça utanmazca güldüğüm çok sabıkam var." demiştim. Toplumun baskıları bizi […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler