felsefe taşı

Tersten okumak

Tersten okumak
Temmuz 21
15:30 2014

Rahmetli dedeciğim pek bir düşkündü bana, el maharetlerini devralacak cevher yoktu bende ama okula başlamadan öğrettiği okuma’yı hakkıyla icra etmeye çalıştım hep. İlkokul 1.sınıfa başlayınca “elmamı iyice kızarttıktan*” hemen sonra bir oyun oynamaya başladım kendimce: sözcükleri tersten okumak.

Belki çoğunuz kendi kendine ya da arkadaşlarıyla oynamıştır bu oyunu. Kurallar çok basit; sözcükleri tersinden hızlıca söyleyecekseniz hatta işi kızıştırıp cümleleri tersten kelime kelime kuracaksanız tüm sözcükleri tersinden okuyacaksınız. (örn.kitametam, noyzivelet, tuknac, enna vs.)
Eğer sözcükleri tersten okumayıp sadece cümlenin sözcüklerini sondan başa söyleyecekseniz de bütün sözcükleri sondan başa dile getireceksiniz. (“Gri de güzel renktir” / “Renktir güzel de gri” gibi)

Hala plansız, bir anda oynarken bulurum kendimi.
Türkçesi “eşduyum” olan birşeyin adını öğrendim sonra, adını diyorum çünkü kendisini öğrenebilmek mümkün mü bilmiyorum empati’nin … Öğrenilse de sürekli olarak gerçekleştirebilmek ihtimal dahilinde mi kestiremiyorum.
Doğumlarından itibaren bebekler üzerinde yapılan incelemeler, empatininküçük yaşlarda yüksek seviyede iken uygun şartlarda hızla kaybedilebilen bir yetenek olduğunu göstermekte imiş. En basit ifade ile “kendimiz dışında birinin yerine kendimizi koymak” olarak tanımlayabiliriz herhalde eşduyum’u. Yani bir başkasının içinde bulunduğu durumu ve davranışlarının altında yatan neden(ler)i anlayıp hissedebilme, içselleştirebilme yetisi diyebiliriz kısaca.

Derinlemesine ifadeler kullanmanın lüzumu yok eşduyum konusunda, zaten ben de ne eğitim ne birikim olarak bunu yapabilecek kişiyim. Yalnızca aynı tersten okuma oyununu oynadığım gibi küçüklüğümden beri yaşananları “başkasının gözünden görmeyi” sıkça deneyen biriyim.
Bunu bize sıradan gelen yoğunlukta durum ve duygularlarda yapabilmek ya da yapmayı akla getirmek pek sık olamasa da sıradışı iyi ya da kötü haller için sürekli yapıyor olmak da kaçınılmaz oluyor. Kendimden örnekle; Testere adlı film serisinin bir bölümünde karakterlerden biri şırınga dolu bir havuza düşüyordu ve o havuzun içerisinde bir anahtarı bulup üzerine kapatılan kapağı bulup çıkmak zorunda kalıyordu. O an bir insanın yaşayacağı acıyı tahayyül etmek oldukça ürpertmişti beni, hatta şu an bu satırları kaleme alırken bile istemsiz olarak yine düşünüyorum …
Hayat isteklerimiz, hayallerimiz, gözlemlerimiz, korkularımız ve hazlarımızla dolu. Harvard’a ve LSE’ye eğitimlerini devam ettirmek üzere giden arkadaşlarımın yerine kendimi uçağa binerken, o iki okulun binalarında dolanırken düşünüyorum örneğin, ya da Kaddafi’nin yakalanıp linç edilirken ki halinde kendimi onun beyniyle düşünmeye çalışırken buluyorum, Jordan’la karşılıklı oynayan Hidayet Türkoğlu’nun bedeniyle parkede koşuyor, Oscar Töreni’nde ödül için sahneye çıkıyorum… Aslında buna tam olarak eşduyum denir mi emin değilim ama kendimi iyi-kötü pek çok kişinin yerine koymayı sıkça deniyorum. Zaman ve mekan günlük hayatta sıradan bir an olabildiği gibi, tarihi bir zaman dilimi, film senaryosu ya da fantastik bir öykünün parçası da olabiliyor.
Teknolojinin ve haberleşmenin geldiği son durum dünyalarımızı öylesine genişletti ki az önce verdiğim örneklerde olduğu gibi kıtaları aşan uzaklıklarda, hiç ayak basmadığımız yerlerde olduğumuzu hayal edip kendimizi sınırsız gibi görünen bir galakside her noktanın yerine koyabiliyoruz. Güzellikler ne kadar çoğalıyor etrafımızda biraz şaibeli ama çirkinlikler hep artıyor. “Yaşıyor olma”nın çok sıradan olduğu hayatlarımızda bizler “pembe” düşler kurarken yeryüzünde milyonlar sadece “insanca hayatta kalma”nın düşünü kuruyor ne yazık ki.
Bir Taksim dönüşü Gezi Parkı’nın çimlerinde uyuyan insanların yerine koyuyorum kendimi. Ülkeleri, şehirleri ellerinden alınan Suriyelilerin yanıbaşımızda tükenişlerini izliyor, Gazze’de üzerlerine bomba yağan insanların bir film karesi gibi yaşadıklarını hissetmeye çalışıyorum bazen. Irak’ta, Afganistan’da kadın ve çocuk olmanın ne demek olduğunu anlamaya yelteniyorum. Bunlara neden olanların yerine de koymaya çalışıyorum kendimi …Bir katilin, hırsızın ya da bir zalimin.
Sonra…
Sonrası olmuyor, kendi hayatımın bana getirdikleri ile “normal” yaşantıma devam ediyorum. Üzülüyor, seviniyor, şikayet ediyor, memnun kalıyor ve nefes aldıkça hayatımı sürdürüyorum bir biçimde.
Belki başkaları da benim yerime koyuyor kendini…
Alakasızca Mevlana’nın şu sözleri geliyor aklıma;

” Ne ben benim, ne sen sensin, ne sen ‘ben’sin
Hem ben benim hem sen sensin, hem sen ‘ben’sin.
Ben seninle o haldeyim ki -ey güzel sevgilim
Ben sen miyim, yoksa sen ben misin bir türlü kestiremiyorum. ”

Kendimden emin bir kafa karışıklığım var; birileri kötü şeyler yaşarken benim iyi şeyler yaşamam ve ben kötü şeyler yaşarken birilerinin iyi şeyler yaşaması beni hem mutlu hem mutsuz edebiliyor.
Çünkü her şey “seni seviyorum”un tersi gibi “seviyorum seni” diye okunmuyor.
*Elmayı iyice kızartmak: Okuduğum ilkokulda öğretmenimizin sınıf listesini üzerine çizdiği elma ağacında, okumayı sökenlerin temsili elmasının kırmızıya boyanması.

10.866 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Dijital AydınlanmaDijital Aydınlanma “Bardağın içindeki sıvıyı içtiğiniz anda sağlık sigortanız iptal edilecektir; devam etmek istediğinizden emin misiniz?” Doğuya da bakılsa batıya da yol aynı yol. Sadece adı farklı: […]
  • İhtiyarlara Yer Yok!İhtiyarlara Yer Yok! İnternetin yararlı olduğunu da unutmamalı. Ondan sadece eğlence amacıyla istifade edenler için zor olsa da. Doğrusu internetin yararlı bir araç olduğunun giderek unutulması düşündürücü. […]
  • Bilmiyorum!Bilmiyorum! Mısır yolculuğumuzun en güzel kazançlarından birisi de benim için "bilmiyorum" deme özgürlüğü oldu. KKTC'den gelen iki dünya tatlısı arkadaşımız vardı. Yurtdışına çıkarken bana […]
  • Güzeldik Biz KüçükkenGüzeldik Biz Küçükken “Hiç kullanılmamış bir çocuk kalbi vardı bende ve kötülük nedir bilmezdim seni tanımadan önce. O zamanlar yazamazdım böyle ama daha temizdim elbette…” Daha çok ve daha coşkuyla […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Nisan 2024
P S Ç P C C P
« Mar    
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

Arşivler