felsefe taşı

Yeni Yılın Gizemi

Yeni Yılın Gizemi
Aralık 04
18:40 2013

Yeni yıl heyecanı hepimizi sarıyor. Neden? Neden yeni yıl farklı bir heyecan? Çünkü yeni bir yıl zihinlerimizde yeni bir başlangıç, bu yıl yapamadıklarımız ve eksiklerimiz için yeni bir umut.

Kilo vermeye çalışanların en güzel bahanesi Pazartesi gelsin, başlıyorum. Çünkü Cuma günü o yemeği yiyeceğini biliyor ve önünde yeni bir başlangıç yaratmazsa hayal kırıklığı yaşayacak. Pazartesi sabahı yeni bir başlangıç, bir hafta önce yediğim her şey geride kalacak. Yeni bir yıl yepyeni bir başlangıç. Her şey yeniden başlayacak. 365 gün kendini sıfırlayacak.

Ve umutlar… Bu yıl terfi edemedim, yeni otomobil alamadım, evimi değiştiremedim, tatil yapamadım… Ama yeni yılda bunların hepsini yapabilirim. Kim bilebilir ki? Yeni bir yıl, yeni bir başlangıç…
Gün içinde ofiste bunaldığımızda akşam olsun eve gideyim, yarın sabah sağlam kafa gelir bakarım. Yeni bir gün, yeni bir başlangıç. Geleceğin bir şeyleri değiştireceğine, bir şeyleri beraberinde getireceğine olan inancımız. Geleceğin gizemi… Yeni bir günün, yeni bir haftanın, yeni bir yılın, yeni bir yaşın…

Oysa her şey bir zincirin halkalarında devam ediyor. Kopukluk yok. 31 Aralık ile 1 Ocak arasındaki en realistik fark mektubuma tarih atarken 2012 yerine 2013 yazacak olmam. Ama zihnimde, yüreğimde öyle mi ya? 1 Ocak yeni bir dönemin habercisi. Hayallerim var, umutlarım var, hedeflerim var. Yeni yıl bana uğur getirecek. Yeniden başlayacağım yarışıma. Gerçekten mi? Gerçekten bir seyler için yeni bir başlangıç mı olacak yoksa yeni yılın tek değişimi takvim yapraklarında 2013 yazması mı olacak?

Günler geçiyor, aylar bitiyor, yıllar sona eriyor. Birer birer her şey geçip gidiyor. Dünya ağlıyor, savaşa doyulmuyor, aç ile tok arasındaki uçurum artıyor. Yeni bin yılda ileriye, güzele değil insanın en karanlık dönemlerine son sürat hızla yol alıyoruz. Patriotlar cok degerli, biber gazı terbiye aracı, siyaset bahtsız bedevi tartışmasında… Ya sen? Sen ne yapıyorsun? Gerçekten ne için yaşıyorsun_ Şu anda yaşadığın ve olduğun musun yoksa saklanıyor musun?

Mengenenin arasına sıkışan bedenler gibi, sevgisiz umutsuz kalan yürekler. Hiçbir şey tutmuyor yerini başımı yasladığım göğsün, hasta yatağımın yanında elimi kavrayan elin,sabahın bir köründe yanıma koşan dostumun… Ne kadar çok hırpalıyoruz, nasıl tükeniyoruz. Şehrin gürültüsünde her birimiz yan yana birbirimizden bir haber bazen birbirimizin yanından geçip gidiyoruz . Birimiz otobüsün camına alnını yaslamış, birimiz sahil kenarında denize dalmış, birimiz bilgisayarın ekranına gömülmüş, birimiz salonun koltuğuna sinmiş, birimiz koşu bandında kendinden kaçarcasına koşuyor… Mutfaktayız, banyodayız, bir yerlerdeyiz… Birbirimize bu kadar yakınken o kadar uzağız. Aynı şeye acıktık, aynı şeye susadık. Başımı alıp yollara düştüğümde, kelimelere gömülüp şu an olduğu gibi sayfalara döküldüğümde sana karışmayı umuyorum. Duygusallık değil bu. Cesaret, duvarlar örmek değil, duvarları yıkabilmek. Seni, beni, bedenlerimizi, yüreklerimizi, sözcüklerimizi ortaya döküp birleştirebilmek. Cesaret, sevmeye çalışmak, sevgiyi aramak değil, bedenimi örten cam duvarları parça parça edip yaşama, sana karışabilmek.

Bazen işler ters gittiğinde yaşama dönüp ‘teker teker gelin’ demek istiyor insan… Kendinle ayrı, çevrendekilerle ayrı, ordan burdan, sağdan soldan üst üste geliyor. Yalnız değilsin. En sert fırtınayla karşılaştığında, en yakın kayaya sığınmak, fırtınanın dinmesini beklemek gerekiyor zaman zaman. Kanını emmeye gelen zombiler bırak geçsin gitsin. Kabuğuna çekilip, kendini yok etmeden, eksiltmeden olduğun gibi kal. İşte böyle anlardır inadına sevdiğin şarkıyı dinleyip, yüreğine dönerek ısınmak. Ben biliyorum neler taşıdığını, hissettiğini, isyanına ortağım.. Omzuna dokunup, sana sarılamasam da yanındayım. Bahar geldiğinde çimenlere uzanır, beraber gülümseriz. Her şey geçer gider, yeter ki sen kaybolma…

31 Aralık akşamı tüm iyi dileklerimi dileyip gözlerimi kapatmak istiyorum. Yeni yılda tüm dünya için barış, sevgi, dostluk istiyorum diyeceğim. Gerçi bunları geçen yıl da demiştim. Pek de bir şey değişmedi. Ama olsun bu yıl yeni bir yıl…Her şey yeniden başlayacak… Buna da inanmazsak, bu ritüeli de tekrarlamasak nasıl geçecek beş yıllar, on yıllar. Nasıl taşınacak bu biriken yükler? İyisi mi, 31 Aralık akşamı ‘yeniden başlat’ düğmemize bir tıklayıverelim…

Aret Vartanyan
27 Aralık 2012; Posta Gazetesi

3.896 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Heykeltıraş RasimHeykeltıraş Rasim Bir arkadaşım var, Rasim. Heykeltıraş Rasim. Heykel yapar. Bir elinde çekiç, bir elinde taşçı kalemi, sabah akşam tak tuk taka taka tuk tuk tuk… Geçen gün yanındaydım, “bi dön […]
  • Mantarlar ve Kuzuların KültürüMantarlar ve Kuzuların Kültürü Spor sonrası eve gelirken gözünün önünde lezzetli yemekler geziniyordu. O kadar acıkmıştı ki yemeğinin yapılmasını bile bekleyebilecek gibi değildi. Önce tüm malzemeleri mutfak […]
  • Kısa bir ütopya yazısı…Kısa bir ütopya yazısı… Sabah işe giderken 1 saat önce çıksak, trafik sıkışsa bile umursamasak. Eğer trafik sıkışmaz ve erken gidersek bir çay veya kahve eşliğinde iş yerinde kitap okusak mesai başlayana kadar. […]
  • Evrenselleş(ebil)mekEvrenselleş(ebil)mek Londra’da gerçekleştirilen 2012 Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreni hafızalardan silinecek gibi değil… Görsel şov; evet mükemmeldi… Ama daha da çarpıcı olanı, açılışta birbiri […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Ekim 2024
P S Ç P C C P
« Eyl    
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031  

Arşivler