felsefe taşı

Doğa…mız!

Doğa…mız!
Mayıs 19
16:21 2015

“Doğada sessiz, sakin, huzurlu bir denge var” der onlar.
O huzurlu dengeyi, gırtlağını sırtlanın güçlü çenesine kaptırmış antilop anlatsa ya…
Üzerine basılmış karınca ya da.
Dünyaya geleli henüz birkaç saat olmasına rağmen, aslanlar tarafından parçalanmakta olan bir yavru zebradan da dinlemek lazım o huzuru.

“Doğa bana çok huzur veriyor” derim ben mesela.
Oturt beni aslanlar, sırtlanlar, yılanlarla dolu savananın ortasına çırılçıplak da orada konuşayım sana huzurdan!
Büyükbeyaz köpekbalığı gruplarının devriye gezdiği Fok Adası’nın önünde yüzerken anlatırım belki de huzuru.

Tsunaminin dümdüz ettiği yerleri, yok ettiği hayatları birlikte izledik televizyonlardan.
1999 depremini birlikte yaşadık.
Yanardağların küle çevirdiği şehirler bizim için “antik” olabilir ama Dünya’nın yaşına kıyasla daha “dün bile değiller!”

Fırtına, denizdeki bir tekne için çok korkunç haller alabilir. Bir yığın şiir, yazı vardır denizin bu haline “öfke” diyen. Benzetme tabii.

Doğa öfkelenmez.
Doğa sevmez.
Doğa kızmaz.
Doğa sevinmez.

Hepimiz onun bir parçasıyız. Ne efendisiyiz doğanın, ne de düşmanı. Onun bir parçasıyız sadece. Sen, ben, kedim, penceremin dışında öten kuş, eve girmeye çalışan karınca, deniz, tepesi hâlâ karlı dağ, rüzgâr, rüzgârla hışırdayan yapraklar, bokböceği, yılan, kaplan, çakal, kelebek… Hepimiz onun birer parçasıyız.
Tek bir damlasında nasıl buluyorsan okyanusun tüm özelliklerini ve nasıl koca okyanus, sayısız damlanın bir araya gelmesinden oluşuyorsa, biz hepimiz de doğayı oluşturuyoruz işte. Doğanın tüm özellikleri sende de var, ağaçta da.
Bunu anlayan adam “Ene’l-Hakk” dedi de canından oldu. Ama biz onu hatırlıyor, onu canından edenleri bilmiyoruz bile!

Dünya, doğanın bir parçası olduğunu bilenlerle var, kendisini onun efendisi sananlarla da yok olabilir.
Ne yazık ki kendi uydurduğumuz yalanlara inanıp onların peşinden gitme hastalığımız ağırlaşarak devam ediyor. Her şeyi, kendi yalanlarımıza, kabullerimize, yargılarımıza göre şekillendirmek için yanıp tutuşuyoruz.
“Doğanın huzur verişi” de bundan değil mi?

Elbette doğa huzur verir. Ama yalnızca “evcil doğa” huzur verir. Kendi şartlarımıza göre tasarlanmış bir doğa manzarasıdır huzur veren.
Vahşi doğada ne olduğumuzu anlar, efendi olmadığımızı fark ederiz.
Vahşi doğada, yani aslında sadece doğada, yaşamaya çalışan diğer canlılardan hiçbir farkımız olmadığını, her an av olabilme korkusunu yaşayarak öğreniriz.

Doğa bize ne olduğumuzu ya da olmadığımızı gösterir.

Acaba o yüzden mi düşmanlıkları?

6.091 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • AsklepiosAsklepios Tıp, oldum olası şanssız bir alandır. Hasta iyileşirse Allah’tan, düzelmez veya kötüleşirse Hekimdendir… Sağlıkla uğraşanların şanssızlığı taa Mitolojideki Tıp Tanrısı Asklepios 'tan […]
  • Biz hep Ortadoğulu kalacağız!Biz hep Ortadoğulu kalacağız! Şimdi sizle beni çok etkileyen bir anımı paylaşacağım... Kızım çok bilinen bir ilköğretim kolejinde okurken, 7'inci sınıfta bir İngiliz öğretmen geldi; 20'li yaşlarının ikinci […]
  • Dolma KalemDolma Kalem Dolma kalem manyaklığı diye bir şey olduğunu yeni öğrendim. Öğrenmek ne ki, hasta oldum hastaaa... Ciğerlerimi sirkeli sularla yıkadılar, tuz ruhuyla gargara alemine […]
  • Gerçek Nedir?Gerçek Nedir? Roma Valisi Pilatus'un İsa'ya şunu sorduğu varsayılır: “Gerçek nedir?" Bilinir ki, İsa “Gerçek Ben'im" demiştir. Yani, Tanrı'nın gerçeğinin bedende zuhur etmiş hali. Bu Pilatus'un […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Nisan 2024
P S Ç P C C P
« Mar    
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

Arşivler