felsefe taşı

Ben, Benden, Bence, Bana ve Sizlere…

Ben, Benden, Bence, Bana ve Sizlere…
Haziran 08
14:50 2015

Ben kimim, buralara nereden geldim, kendimi çözebildim mi, kendi hayatımın yaratıcısı mıyım, hayallerim serbest mi, beynim benim buyruğumda mı, içimdeki gücü ortaya çıkartabiliyor muyum, saflığımı koruyabiliyor muyum, iyi niyetimin suiistimalini engelleyebiliyor muyum, kendime yeterince değer veriyor muyum, …….
Kendime o kadar çok sorum var ki! Sormadan, sorgulamadan, cevaplarını vermeden kendine dürüst bir ayna tutamıyor insan. O aynayı da tutmadan doğruları bulamıyorsun.

Hayat ilk yıllarında ne güzeldir. Kötülükler çekincelidir, mecburiyetler keyiflidir, dostluklar saftır, kahkahalar bağımsızdır, yaşanasıdır yeni deneyimler korkmaksızın.. Bilinç ve algı tam açık değildir senin önüne ileri yaşlarda duvarları çekecek olan. Renkler daha renkli, notalar daha canlıdır sana keyif veren. Doyasıya yaşarsın hazları, dibine kadar…

Ta ki bu hayata karşı donanımlanmaya başlayana ve bu algını hassaslaştırıp bilinç ufuklarını genişletene kadar. İşte o zaman başlar seni bilmediğin olaylardan, insanlardan, yenilerden çekmeye başlayan duraklamaların. Bazen sebep korku, bazen önlem, bazen bilmişlik gibi adlar almaya başlar. Arada toplum etiketleri de devreye girer sizi denetleyen ve engelleyen, ayıp gibi, yakışmaz gibi, adet değil gibi ve daha niceleri.. Hele bir de bunlara izin vermeye başlarsanız yol önünüzde gittikçe daralmaya, uzamaya, zorlaşmaya başlar.

Renkler gittikçe anlamlarını değiştirirler, notalar duygularını.. Hayat belli bir ivmede akıyordur artık ve siz her şeyiyle size ait olması gereken bu akışta artık bir daha hiç yalnız olamayacaksınızdır..

Yolunuz işaret tabelaları ile doludur artık, etrafınız denetçilerle çevrilmiştir, samimiyet gittikçe azalır eleştirilerde ve saflık sona ermiştir. Eğer o ana değin iyi niyet, temiz kalp, doğruluk gibi değer verdiğiniz meziyetlerinizi saklı kullanamıyorsanız vay halinize… Sıraya girer hayatınızdakiler sizi kendinizden soyutlayıp kendilerine dönüştürmek adına.. Bu da sizi sizle savaşa sokar, sonuç ne olursa olsun üzüleceğiniz. Ya siz kaybettiğinize yanarsınız ya da sevdiğiniz ve kıymet verdiklerinizin kayıplarına.

Hayat yolunuz tabii ki her daim negatifliklerden oluşmaz ama alınan hazlar ruh değiştirir. Artık keyif almanın şartları vardır bu hayattan, başarı gibi, ihtiras gibi, elde edebilme gibi, yenebilme gibi, kazanma gibi. Artık hazlar yalın değildir, saf değildir..

Sonrasında eğer şanslıysanız (ki seneler sonra bunun şans olarak tanımlanmaması gerektiğini anlamak zorunda kalabilirsiniz)hayatınıza sizi siz olarak seven, belki sizi tamamlayan, bambaşka kapıları açıp yepyeni güzellikleri beraberce kucaklayacağınız biri girer hayatınıza. Ruhlarınızı buluşturursunuz, kendinizi açarsınız önceden açmadığınız kadar, tüm korumalarınızı ortadan kaldırırsınız. Savunmasızca ama içten, girmesine izin verirsiniz her bir hücrenize.. Artık O sizin için kaynaktır sevginize, nefesinize, hayallerinize. Öyle bir an gelir ki hayalleri hayalleriniz olur, hayatı hayatınız, canı canınız.. Aşk bu, gözü kör..!

Bırakırsınız onca sene içinde beslediğiniz istekleri, amaçları, hayalleri bir çırpıda. Artık tek değilsinizdir ki, çift olmak uyumdur der O’nunkilere bağlarsınız, bağlanırsınız. Sizi mutlu eden artık beraber mutlu olmaktır der savunmaya geçersiniz kendinize. E kolay değil onca Ben’i silip Biz’e yönlenmek. Mutluluğun sırrı Ben’in üzerini örtmekten geçer dersiniz. Eğer siz baskınsanız karşı taraf geçirir tüm bu değişimleri.

Artık Biz oluşumu tamamlanınca ilk dönem ki bu haz dönemi, yenilik dönemidir; hayat daha bir güzel, daha bir anlamlı gelir. Kolaydır her şey, yoğundur. Renkler yeniden canlanır, notalar zenginleşir. Yol artık alınasıdır… Artık sizi kısıtlayan toplum etiketleri de azalmaya başlar bir sır gibi. Ama halen daha samimiyet, saflık tehlikededir. Malum artık herkesin kendi duvarları vardır korunmak için, hele Ben’ler Biz olunca daha da güçlenir duvarlar.

Vardır arada tek tük duvarsız, özgürce yaşayanlar. Ama onlar da etiketlenip, ayrı tutulurlar algılanamadıklarında ve korkutucu olarak kabullenildiklerinde. Doğru ama ne hakları var herkesten daha özgürce yaşayıp bir de üstüne üstlük mutlu olmaya, kendi kendilerine yetebilmeye, kuralları ezip geçmeye, kahkahalarını özgür bırakabilmeye..! Bunlara ancak hayatın ilk dönemlerinde izin verilmiştir. Sonrasında tüm bunlar ayıp, yasak, kanunsuz tabelaları ile yasaklanmıştır.
Dönelim tekrar Biz’e…

Biz her ne kadar ilk dönemlerini özgürce yaşayabilse de bir de hayatın gerçek kuralları var. Biz olmak sevgiyi büyütmektir, paylaşımdır, çabanın artmasıdır, özveridir, saygıdır. Bunları yapabildiyseniz eğer sıra gelir Biz’i çoğaltmaya. Yetmez artık size karşılıklı paylaşımlarınız, tek olarak üretmek istersiniz aşkınızı, geleceğe Biz’den bırakmak, Biz’i bütünde görmek için. Doğası bu genelde.. Hayatınızın en önemli deneyimi olur, en kıymetliniz, en doyamadığınız.. Hayret edersiniz hissettiklerinize, içinizden taşırdıklarınıza. O sizin aşkınızın bütünleşmesi değil aşkınızın ta kendisidir. Sevginizi sonsuzluğa sığdıramazsınız, heyecanınızı dizginleyemezsiniz, canına canınızı verirsiniz..

Renkler hiç olmadığı kadar çeşitlenir, notalar coşkuyla dans eder..
Fakat siz değişmişsinizdir artık..!
Öyle ki ne ben kalır, ne o ilk biz. Biz bambaşkalaşır ve O en öndedir artık. Biz’in yarısı ben ve diğer yarısı sen olarak O’nun arkasından devam edersiniz yola.. Tekrar tabelalar yol üstüne dizilmeye başlar. Bu seferkileri daha farklı algılamaya başlarsınız artık; O’na göre, O’na zararlı, O’nun için iyi, O’nun için tehlikeli, O’na faydalı gibi.. Hayat size Biz’i unutturur. Ben’e hiç değinmiyorum bile.!

Amaçlar değişir, boşvermeler çöpe atılır, güven ve emniyet fazladan önem kazanır, hayaller sonraya bırakılır ya da yerleri değişir. Bunların yanında hayatınıza yenilikler doğmaya başlar. Eseriniz vardır ortada, aşkınızın eseri. O’nu hayat hazırlamak, sevinçlerini kucaklamak, korkularına kalkan olmak, isteklerine kavuşmasını sağlamak, ama en önemlisi değerini O’na hissettirmek, sınırlara sığdıramadığınız sevginizle beslemek. Sizden alıp götürmez mi hiç, yormaz mı, üzmez mi, korkutmaz mı?! Hem de nasıl, ama umurunuzda mı, hadi canım sen de.. Her şeye değer O. Var mı sizden daha şanslısı, aşık olmuşsun ve aşkının kanıtı da kollarında. Yaşamda görüp görebileceğin en etkili, En güçlü adrenalin kaynağı.. O adrenalin sizi öyle bir doldurur ki yapamayacağınız hiç bir şey yoktur hayatta. Artık renkler tekrar farklılaşmaya başlar, notalar daha gürültülü olmaya.. Onlar artık hayatınızın canlılığını devam ettirmekte kifayetsizdirler. Artık sadece birer figürandırlar. Siz buna izin verince de hayatınız monotonlaşır, siz monotonlaşırsınız.

Artık yaşamınız etiketler, şartlar, gereklilikler, imkânlar tarafından ele geçirilmiştir. Arada bir silkelenip bakarsınız tekrardan aynaya, ama orada artık siz, biz yoktur. Yeni Ben’e merhaba ama keyifli mi? Eğer şanslıysanız.. Eğer değilseniz ana yoldan çıkar, ara yollara razı olursunuz. Esasında etken olan sadece şans değildir burada. Siz çizmişsinizdir bu gidişi ta başından. Biz’e geçerken Ben’i gerilerde bırakmakla, Ben’den daha çok değer verdiğiniz için Biz’e. Hâlbuki Ben iyi ve mutlu olduğu müddetçe Biz hep mutlu ve sağlam var olacaktır. Çok geç fark edilir bu gerçek, iş işten geçtikten sonra. Ben demek ve dimdik durmak caziptir, seksidir, değerlidir.. Fakat siz kural ve kaideler ile yetiştirildiyseniz eğer ayıptır… Hayatımda en nefret ettiğim kelimedir bu.! Nice kayıplara yol açan, nice Ben’leri yutan..

Zaman gelir O artık kendi bir birey olur ve sizden bağımsız, size duvar çeken, kendi doğrularını üreten, sizin geride kaldığınız bugünü yaşayan, kendine yettiğini iddia eden, size ihtiyacını bitirmeye çalışan canınızdan kopan olur. Ben ve Sen arasında da artık farklı çelişkiler başlar O’na cazip hale gelebilme adına. Ben ve Sen, aşk, nefret, öncelik, haz, güven, güvensizlik, hayaller, geçmiş ve gelecek soru işaretleri ile uçuşmaya başlar zihninde. Yaralar açar, takılır köşelere, sızlatır aşkını. Her ikisi içinde Ben’i bırakmışsındır geride, arzuların takılıp kalmıştır kursağında. Ama onların mutluluğu ile beslenir hale getirdiğin için kendini, yok edilebilir yapmışsındır da Ben’i. Ve bir gün bir bakarsın ki yalnız kalmışsındır, Ben’i unuttuğun gibi unutturmuşsundur da. Hele hele bir de Ben’i tekrar vücuda getirmek istersen anında dışlanırsın. Alıştırmışsındır bir kere hayata sadece O ve Sen’in sahip olmasını, onların hayallerinde ve isteklerinde yaşamayı. Ortada Ben için ne renk kalmıştır ne de notalar.

Düşünürsün bu kendine yanlışsa eğer, herkes için de yanlış olmalı. Hayatın dar açılara saplanmadan, yaşamın daha fazla gecikmeden, kıymetini tekrar hatırlamalı ve hatırlatmalısın… Bunun bedeli çok ağır olma olasılığında olsa da bu yaşam tek. Ne zaman sonlanacağı, ne zaman farkındalıkların ve algıların kapanacağı, ne zaman kendi üstündeki hâkimiyetinin kısıtlanacağı belli değil. Belki yarın, belki de daha yakın…

Tekrar Ben olmak zor ama asla imkânsız değil. Belki aşkın sana deli gözüyle bakacak, belki yeni bir Biz ’yol alacak, belki O uzun bir süre seni anlayamayacak ve kendini korumak adına sana yüz dönecek, nefret edecek..
Ama var ya Ben daima kazanır. Hayatını, özgürlüğünü, saygıyı, sevgiyi, değer görmeyi,gücünü.. Kendini çözmekle başlar yeniden ayaklanma, içindeki gücün keşfi ile dimdik kalkarsın ayağa, bir komutan edasıyla hükmedersin hayata, yeniden, saflığın içinde yeniden yeşerir ve olgunlaşır, iyi niyetlerini korumayı öğrenirsin, kendi isteğin dışında kullandırtmamayı..

Zordur yeniden başlamak.! Ama o kadar seviyorsundur ki doğanın tüm mucize renklerini, hayatın sana huzur ve mutluluk veren tüm notalarını. Bir daha vermemek üzere, değerlerini kaybetmesinler diye koyarsın kalbinin tam derinliklerinde bulunan en gizli köşeye.

Hayal kırıklıkları artık seni daha az üzer çünkü en büyük hayal kırıklığını sen Ben’de yaşamışsındır. Artık daha dirençlisindir. Daha bilgesindir. Daha dikkatlisindir. Olgunlaşmışındır, olgunlaşıp tek olarak ayakta kalabilme ve kendinden başkasına ihtiyaç duymamaya alışmışsındır. İnanç seni pekiştirmiştir. Ben’i sana tekrar buldurtan, çözdüren ve güçlendiren de inancındır. Bu öyledir ki seni senden iyi tanır, sana katlanamayacağın yükleri vermez, geçemeyeceğin sınavlara sokmaz, senin değerini bilmeyenleri yanında tutmaz, bilenler zaten döneceklerdir.

Ben beni buldum, çözdüm, inandım, dayandım, takdir ettim ve özgürüm… İnanıyorum, huzur duyuyorum, yarınları bekliyorum, dünden öğrendiklerimi unutmuyorum… Biliyorum bana ait olan, benden olan bana geri dönecek… Bekliyorum yarının mucizelerini, anın sürprizlerini, geleceğimin parçalarını…

Herkese merhaba, hayatıma hoş geldiniz…

5.008 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Ezoterizmde anlatılabilir ve anlatılamaz konularEzoterizmde anlatılabilir ve anlatılamaz konular Ezoterik gelenekte sır diye bir şeylerden bahsedilir. Bunun anlatılmasının konuşulmasının mümkün olmadığı söylenir. Acaba bu gerçekten böyle midir, yoksa ezoterik gelenek bunu binlerce […]
  • Dün bir rüya gördüm!Dün bir rüya gördüm! Dün bir rüya gördüm, öyle böyle değil. Anlatmazsam çatlar mıyım? Hem de nasıl...! Devlet Opera Balesi'nde yönetici olan bir dostumun "trompetçi gelmedi, çok sıkıştık sen çık onun […]
  • Vefâ ArıyorumVefâ Arıyorum Vefâ arıyorum gözlerim kapalı, Güneş batmak üzere, ufuk kızıl renginde, Ankara akşamları bazen grup güzelliği ötesinde, Ahmet Haşim’i hatırladım her nedense, Felsefe, etik, estetik, […]
  • Ben Daha Çince ÖğrenecektimBen Daha Çince Öğrenecektim “Ben daha Çince öğrenecektim,” diye düşündü yaşlı kadın, burnundaki kaymış gözlüğü iterek. Koltuğunda hafifçe doğruldu ve yanındaki sehpa üstüne duran kalın defteri eline aldı. Sayfaları […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Nisan 2024
P S Ç P C C P
« Mar    
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

Arşivler