felsefe taşı

Sezgi

Sezgi
Ocak 25
11:04 2024

Sezgi, gerçeği dolaysız olarak kavrama, bilinçli bir düşünme ve yargıya varma süreci olmaksızın doğrudan, aracısız bilgiye ulaşma yetisi olarak tanımlanabilir. Felsefede, sezgi kavramı farklı anlamlar ve önemler taşımıştır. Örneğin, Descartes ve Kant sezgiyi akılsal bir yeti olarak görürken, Bergson sezgiyi felsefenin yöntemi ve hayatı kavramanın yolu olarak savunmuştur. İslam felsefesinde ise sezgi (hads) kasıt gütmeden edinilen bilgi türü olarak tanımlanmıştır.

Sezgi ile öngörü ve basiret kavramları arasında bazı benzerlikler ve farklar vardır.

Öngörü, gelecekte olabilecek olayları veya sonuçları tahmin etme yeteneği olarak anlaşılabilir.

Basiret ise, doğruyu yanlıştan, hakikati batıldan ayırt etme yeteneği olarak ifade edilebilir.

Sezgi ise, herhangi bir konuda doğru bilgiye ulaşma yeteneği olarak tanımlanabilir.

Bu üç kavram arasındaki benzerlik, hepsinin de bir tür içgörü, anlayış veya kavrayış gerektirdiğidir.

Farklılık ise, sezginin daha çok şimdiki veya geçmişteki gerçekleri kavramakla ilgili olması, öngörünün ise gelecekle ilgili olması, basiretin ise doğru ile yanlışı ayırmakla ilgili olmasıdır. Ayrıca, sezgi daha çok bilimsel veya felsefi bir kavram iken, öngörü ve basiret daha çok ahlaki veya dini bir kavram olarak kullanılabilir.

Sezgi Otomatik midir?
Nörobilimdeki popüler bir teori, beynin her biri farklı işlev ve özelliklerden sorumlu iki yarım küreye ayrıldığını varsayar. Sol yarım küre tipik olarak mantıksal, analitik ve yapılandırılmış düşünme ile ilişkilendirilirken, sağ yarım küre yaratıcılık, sezgi ve bütünsel işleme ile bağlantılıdır. Bununla birlikte, nörobilimdeki son araştırmaların, her iki yarıkürenin birbiriyle son derece bağlantılı bir şekilde birlikte çalıştığını ve beynin bir zamanlar sanıldığından daha fazla entegre olduğunu gösterdiğine dikkat etmek önemlidir.

Sezgi beynin otomatikleştirdiği bir faaliyet değildir. Sezgi, beynin hem sağ hem de sol yarım kürelerinin işbirliği içinde çalışmasıyla ortaya çıkan bir yetenektir. Sezgi, bize duyularımızdan, deneyimlerimizden, bilgilerimizden ve kültürümüzden gelen ipuçlarını bir araya getirerek, mantıksal analizden daha hızlı ve daha doğrudan bir bilgi sunar. Sezgi, bize yeni bir şey öğretmez, ancak bize zaten bildiğimiz bir şeyi hatırlatır.

Düşünmeden yapabildiğimiz yürümek, bisiklete binmek gibi durumlar ise, sezgi ile karıştırılmamalıdır. Bu tür durumlar, beynimizin öğrendiği ve otomatikleştirdiği motor becerilerdir. Motor beceriler, beynin farklı bölgeleri tarafından kontrol edilir. Örneğin, yürümek, beynin artbeyin ve ortabeyin gibi daha eski yapıları tarafından düzenlenir. Bisiklete binmek ise, beynin yarımküreleri ve lobları gibi daha yeni yapıları tarafından düzenlenir. Motor beceriler, bize doğrudan bilgi vermez, ancak bize hareket etme ve çevreyle etkileşime girme imkanı verir.

Kadim Düşüncede Sezgi
Eski Mısır’dan Hermes’in (aslen Mısır mitolojisindeki Thot olduğu iddia edilmektedir) Sezgi hakkındaki görüşleri ilginçtir. Ancak bunu Hermes’in gerçekten yaşayıp yaşamadığı üzerine tartışmalar olduğu için filozofların görüşleri içerisinde değerlendirmeden kısaca söz etmek istiyorum.

Hermes’in öğretisi, kadim dönemin en önemli kozmogonik sistemidir. Kozmogoni, evrenin ve evrende görülen düzenin sezgisel oluşumunu içeren bilgi bütünüdür. Hermes’in öğretisi, üç temel üzerine inşa edilmiştir:

Birincisi kavramsal olup akla hitap eder. Bu temel, doğa bilimlerini, matematiği, mantığı ve felsefeyi kapsar. Hermes, bu alanlarda pek çok eser vermiş ve bilgeliğin kurucusu olarak kabul edilmiştir. Hermes, evrenin ve insanın yapısını, yasalarını ve ilkelerini akıl yoluyla anlamaya çalışmıştır.

İkincisi simgesel olup sezgiye hitap eder. Bu temel, simya, astroloji, maji ve sanatı kapsar. Hermes, bu alanlarda pek çok sembol, işaret, formül ve ritüel kullanmış ve gizli bilginin sahibi olarak kabul edilmiştir. Hermes, evrenin ve insanın gizli yönlerini, ilişkilerini ve potansiyellerini sezgi yoluyla kavramaya çalışmıştır.

Üçüncüsü mistik olup iç görüye ve deneyime hitap eder. Bu temel, mistisizm, ruhaniyet, meditasyon ve inisiyasyonu kapsar. Hermes, bu alanlarda pek çok öğreti, yöntem, pratik ve tecrübe sunmuş ve yüce bilginin önderi olarak kabul edilmiştir. Hermes, evrenin ve insanın en yüksek gerçekliğine, yani Bir’e ulaşmaya çalışmıştır.

Felsefecilerin Sezgi Yaklaşımları
Platon
Platon, sezgiyi, doğuştan gelen ideleri hatırlama yetisi olarak tanımlamıştır. Platon’a göre, insan ruhu, bedene girmeden önce ideler âlemini görmüştür. Bu ideler, gerçekliğin ve bilginin kaynağıdır. İnsan, duyular yoluyla edindiği bilgileri, doğuştan gelen idelerle karşılaştırarak, sezgisel olarak gerçeği kavrar.

Plotinus
Plotinus, sezgiyi, en yüksek gerçeklik olan Bir’e ulaşma yetisi olarak tanımlamıştır. Plotinus’a göre, insan ruhu, Bir’den ayrılmış ve maddi dünyaya düşmüştür. Ancak ruh, sezgisel olarak Bir’e yönelir ve onunla birleşmeye çalışır. Bu birleşme, akıl yürütme veya duyumsama ile değil, sadece sezgi ile mümkündür.

Descartes
Descartes, sezgiyi, zihinde hiçbir kuşkuya yer bırakmayan bir açıklık ve seçikliğin zihinsel olarak görülüşü ya da anlaşılması olarak tanımlamıştır. Descartes’e göre, sezgi yoluyla sadece açık seçik ideleri değil (Descartes’e göre ide, zihnimizdeki bütün düşüncelerin genel adıdır), gerçekliğe ilişkin bazı doğrulukları da anlamış ya da kavramış oluruz. Örneğin, “ben düşünüyorum, öyleyse varım” gibi, gerçeklik alanına ait doğruluklar sezgisel doğruluklardır. Bu doğruluklar basit, kökel ve indirgenemez türdendir. Bir doğruluktan bir başka doğruluğa aracısız ve ani olarak geçebiliyorsak, bu türden doğruluklar da sezgisel doğruluklar olurlar. Örneğin, “bir şeye eşit olan iki şey birbirine de eşittirler” gibi. İşte matematikteki aksiyom ve postulatlar, bir başka deyişle başlangıç önermeleri, doğruluğu sezgisel olarak bilinen doğruluklardır. Şu halde felsefede öncelikle bu türden sezgisel doğruluklara ulaşabilmek gerekmektedir.

Descartes, sezgiyi, felsefenin yöntemi olarak da kullanmıştır. Descartes, bilgiye ulaşmak için şüphe yöntemini uygulamış ve zihninde hiçbir kuşkuya yer bırakmayan ilk doğruluğu aramıştır. Bu doğruluk, “düşünüyorum, öyleyse varım” olmuştur. Descartes, bu doğruluğu sezgisel olarak kavradığını ve bundan sonra da sezgisel olarak kavradığı diğer doğruluklardan yararlanarak, akıl yürütme zinciriyle yeni doğruluklara ulaşabileceğini söylemiştir. Descartes, sezgisel doğrulukların açık ve seçik olmaları gerektiğini, akıl yürütme zincirinin ise kesintisiz ve hatasız olması gerektiğini belirtmiştir.

Kant
Kant’a göre sezgi, zihnimizin duyular yoluyla edindiği izlenimlerdir. Kant, sezgiyi iki türe ayırır: duyulur sezgi ve aşkın sezgi. Duyulur sezgi, dış dünyadan gelen algılarımızdır. Aşkın sezgi ise, duyulur sezginin ötesinde olan, ancak akıl yoluyla kavrayabileceğimiz idelerdir.

Kant, felsefesinde duyulur sezgiyi incelemiştir. Kant’a göre, duyulur sezgi, zaman ve mekan gibi iki biçim tarafından düzenlenir. Zaman ve mekan, zihnimizin doğuştan gelen kategorileridir. Bu kategoriler, duyulur sezgiyi anlamlı bir şekilde organize eder ve bilgiye ulaşmamızı sağlar.

Kant, aşkın sezgiyi ise, bilginin sınırlarını belirlemek için kullanmıştır. Kant’a göre, aşkın sezgi, duyulur sezginin kapsamı dışında kalan, ancak akıl yoluyla varlığını varsaydığımız idelerdir. Örneğin, Tanrı, özgürlük, ruh gibi ideler aşkın sezgidir. Bu ideler, bilimsel veya mantıksal olarak ispatlanamaz, ancak ahlaki veya pratik olarak gerekli olabilir.

Husserl
Husserl, sezgiyi, varlıkları bilincimize sunan temel bir fenomen olarak tanımlamıştır. Husserl’e göre, sezgi, bize varlıkların özünü ve anlamını verir. Sezgi, bize varlıkları olduğu gibi değil, nasıl algıladığımızı gösterir. Sezgi, bize fenomenolojik bir bilgi sunar.

Bergson
Bergson, sezgiyi, hayatı ve değişimi dolaysız olarak kavrama yetisi olarak tanımlamıştır. Bergson’a göre, sezgi, zihnimizin doğal ışığıdır. Sezgi, bize gerçeği olduğu gibi verir, akıl ise gerçeği kavramlara ve kategorilere indirger. Sezgi, bize hayatın akışını, sürekliliğini ve yaratıcılığını gösterir.

Bilimsel Deneyler
Sezgi ile ilgili gerçekleştirilmiş bilimsel deneyler vardır. Psikologlar sezginin nasıl işlediğini, ne zaman güvenilir olduğunu, ne zaman yanıltıcı olduğunu, nasıl geliştirilebileceğini araştırmışlardır. Sezginin beyindeki nörolojik temelleri, duygusal ve bilişsel etkileri, karar verme ve problem çözme süreçlerindeki rolü gibi konular da incelenmiştir. Sezgi ile ilgili bazı ilginç deneyler yapılmıştır. Bunlara göz atalım.

Monty Hall Problemi
Bu problem, sezginin olasılık hesabına aykırı düştüğü bir durumu gösterir.

Amerikan TV yarışma programı Let’s Make a Deal’a dayanan bir olasılık bulmacasıdır. Problem adını, yarışmanın sunucusu Monty Hall’dan alır. İçinde bir paradoksu da barındırması nedeniyle Monty Hall paradoksu olarak da anılan problemin sonucu saçma görünmekle birlikte, ispatlanabilir ve doğrudur.

Yarışma programında size açmanız için sunulan üç tane kapalı kapı var ve bunlardan birinin arkasında bir araba, diğer ikisinin arkasında ise keçiler var. Sizden bir kapıyı seçmeniz istenir ve diyelim ki siz de 1 numaralı kapıyı seçersiniz. Ama kapıyı açmadan önce, sunucu size bir sürpriz yapar ve 3 numaralı kapıyı açar. Bu kapının arkasında bir keçi olduğunu görürsünüz. Sunucu size der ki: “2 numaralı kapıyı seçmek ister misiniz?” Bu durumda, seçiminizi değiştirmeniz, arabayı kazanma şansınızı artırır mı?

Sezgimiz, seçimi değiştirmenin bir fark yaratmayacağını söyler, ancak aslında seçimi değiştirmek, arabayı kazanma olasılığını 1/3’ten 2/3’e çıkarır; yani ikiye katlar. Bunun nedeni, sunucunun kapıyı açtığında size ek bilgi vermesi ve seçiminizi değiştirerek bu bilgiden yararlanmanızdır. Seçiminizi değiştirmediğinizde, ilk seçiminizde arabayı bulma olasılığınız 1/3’tür. Seçiminizi değiştirdiğinizde ise, sunucunun açtığı kapıyı elemiş olursunuz ve geriye kalan iki kapıdan birinin ardında araba olduğunu bilirsiniz. Bu durumda, seçiminizi değiştirerek arabayı bulma olasılığınız 2/3’tür.

Monty Hall problemi, yaygın biçimlerinden biriyle, daha eski bir problem olan Üç Mahkûm Problemine matematiksel olarak eşittir ve bunların ikisi birden daha da eski olan Bertrand’ın kutusu paradoksuyla benzerlikler gösterir. Bunlar ve olasılığın eşit olmayan şekilde dağıtımıyla ilgili diğer problemlerin doğru şekilde çözümünün zor olduğu yönünde bir inanış vardır ve bu durum problemlerin nasıl algılandığını ele alan psikolojik çalışmaların yapılmasına yol açmıştır.

Monty Hall problemi, tamamıyla açık çözümüyle buna ilişkin açıklamalar, benzetme ve resmî matematiksel kanıtlar ortaya konulduğunda bile, çoğu kişi doğru yanıta şüpheyle bakmaktadır. Problem, sezgi ve mantık arasındaki çelişkiyi göstermesi açısından ilginç ve öğreticidir.

İowa Kumar Testi
Bu test, sezginin duygusal ipuçlarına nasıl tepki verdiğini ölçer.

Iowa Kumar Testi (IKT), karar verme davranışını ölçmek amacıyla Bechara ve Damasio tarafından geliştirilmiş bir nöropsikolojik testtir. Test, katılımcılara dört deste karttan birini seçerek sanal para kazanmaya veya kaybetmeye çalıştıkları bir kumar oyunu sunar. Bazı desteler daha riskli, bazıları daha güvenlidir. Katılımcılar, hangi destenin hangi özelliklere sahip olduğunu bilmeden seçim yaparlar, ancak zamanla sezgisel olarak öğrenirler. Test, yürütücü işlevleri ölçen diğer testlerden farklı olarak, spesifik olarak karar verme davranışını değerlendirebilir ve orbitofrontal ve ventromedial korteks hasarını saptayabilir.

Iowa Kumar Testi, karar verme davranışının duygusal, bilişsel ve sosyal yönlerini incelemek için pek çok araştırmada kullanılmıştır. Test, alkol bağımlılığı, bipolar bozukluk, şizofreni, Parkinson hastalığı gibi çeşitli psikiyatrik ve nörolojik hastalıklarda karar verme bozukluğunu göstermiştir. Ayrıca, test, kişilik özellikleri, cinsiyet, yaş, kültür gibi demografik ve psikososyal faktörlerin karar verme davranışı üzerindeki etkisini de ortaya koymuştur.

Kör Satranç Oyuncuları Deneyi
Bu deney, sezginin uzmanlıkla nasıl geliştiğini gösterir.

Chase ve Simon tarafından 1973 yılında yapılmış bir bilişsel psikoloji deneyidir. Deneyin amacı, satranç ustalarının, satranç tahtasını görmeksizin, sadece hamleleri duyarak oyun oynayabilme yeteneğini incelemektir. Bu yetenek, sezgisel olarak tahtadaki durumu zihinlerinde canlandırabildikleri ve olası hamleleri değerlendirebildikleri anlamına gelir. Bu yetenek, yıllarca satranç oynamakla kazanılır.

Deneyde, üç grup katılımcı vardır.

Satranç ustaları,
Orta seviye oyuncular
Yeni başlayanlar.
Her gruptan ikişer kişi, birbirleriyle kör satranç oynamak üzere seçilir. Oyun sırasında, katılımcılar sadece hamleleri duyarlar ve tahtayı veya rakiplerini göremezler. Oyunun sonunda, katılımcılardan tahtadaki durumu hatırlamaları ve tekrar etmeleri istenir. Ayrıca, katılımcıların oyun sırasında ne kadar zorlandıkları, ne kadar hata yaptıkları, ne kadar süre düşündükleri gibi veriler de kaydedilir.

Deneyin sonucunda, satranç ustalarının kör satranç oynamada çok daha başarılı oldukları görmüştür. Satranç ustaları, tahtadaki durumu %90’dan fazla doğrulukla hatırlayabilir, çok az hata yapar, çok az zorlanır ve çok az süre düşünürler. Orta seviye oyuncuların başarı durumu %50 civarındadır, Yeni başlayanlar başarı durumu ise %10’dan azdır.

Deneyin bulguları, satranç ustalarının kör satranç oynamada, tahtayı gören oyuncularla eşit veya daha iyi performans aldıklarını ortaya koyar. Bu, satranç ustalarının, tahtadaki durumu bütünsel olarak algılayabildikleri, parçalara ayırmadan zihinlerinde tutabildikleri ve sezgisel olarak değerlendirebildikleri anlamına gelir. Bu yetenek, satranç ustalarının, yıllarca satranç oynamakla edindikleri bilgi, deneyim ve becerilerin bir sonucudur.

Sezgi Güvenilir midir?
Sezgi, bilinçli bir düşünme ve yargıya varma süreci olmaksızın doğrudan, aracısız bilgiye ulaşma yetisi olarak tanımlanabilir. Sezgi, duygularla, akılla, deneyimle, bilgiyle ve kültürle ilişkili bir kavramdır. Sezgi, bize doğru bilgi verebileceği gibi, yanlış bilgi de verebilir. Bu nedenle, sezgiye güvenmek için bazı kriterlere dikkat etmek gerekir.

Sezgiye güvenmek için şu noktaları göz önünde bulundurabiliriz:

Sezgi, duygularımızın etkisinde kalmadan, objektif bir şekilde değerlendirilmelidir. Duygular, sezgilerimizi etkileyebilir, ancak sezgilerimiz duygularımız değildir. Duygular, bize bir şeyler hissettirir, ancak bize bir şeyler bildirmez. Sezgi ise, bize bir şeyler bildirir, ancak bize bir şeyler hissettirmez. Bu nedenle, sezgilerimizi duygularımızdan ayırt etmeyi öğrenmeliyiz.

Sezgi, akıl yürütme ve mantıkla desteklenmelidir. Sezgi, bize doğrudan bilgi verir, ancak bu bilgiyi akıl yürütme ve mantıkla test etmek gerekir. Sezgilerimiz, bize gerçekliğe ilişkin bazı ipuçları verebilir, ancak bu ipuçlarını doğrulamak için kanıtlara ihtiyacımız vardır. Sezgilerimiz, bize doğru olabilecek bir varsayım sunar, ancak bu varsayımı doğrulamak için akıl yürütme ve mantık kullanmalıyız.

Sezgi, deneyim ve bilgiyle beslenmelidir. Sezgi, bize doğrudan bilgi verir, ancak bu bilgi, daha önce edindiğimiz deneyim ve bilgiyle ilişkilidir. Sezgilerimiz, bize yeni bir şey öğretmez, ancak bize zaten bildiğimiz bir şeyi hatırlatır. Bu nedenle, sezgilerimizi geliştirmek için deneyim ve bilgi kazanmaya devam etmeliyiz.

Sezgi, kültürel ve sosyal bağlama uygun olmalıdır. Sezgi, bize doğrudan bilgi verir, ancak bu bilgi, kültürel ve sosyal bağlamda anlam kazanır. Sezgilerimiz, bize evrensel bir doğruyu değil, bize özgü bir doğruyu sunar. Bu nedenle, sezgilerimizi yorumlarken, kültürel ve sosyal bağlamı göz ardı etmemeliyiz.

Kaynaklar:

https://www.dmy.info/sezgi-nedir-bilgi-ve-sezgi-iliskisi/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sezgi
https://www.felsefe.gen.tr/henri-bergson-ve-sezgi-anlayisi-bergson-sezgiciligi/
https://www.felsefe.gen.tr/entuisyonizm-sezgicilik-bergsonculuk-nedir-ne-demektir/
https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/sezgicilik
https://www.braincenter.com.tr/sag-beyin-ozellikleri/
https://livetobloom.com/sezgi-nedir-sesini-acabilmenin-8-adimi/
https://www.felsefe.gen.tr/rene-descartes-ve-sezgi-intuition-yontemi/
https://kisahikayeler.gen.tr/hermes-%C3%B6%C4%9Fretisi-nedir/
https://www.dusunuyorumdergisi.com/hermes-ogretisi/
http://www.halukberkmen.net/pdf/335.pdf
https://www.turkedebiyati.org/sezgicilik-entuisyonizm/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ren%C3%A9_Descartes
https://www.felsefe.gen.tr/rene-descartesin-yontem-anlayisi/
https://www.felsefe.gen.tr/rene-descartes-ve-dualizm-ikicilik/
https://evrimagaci.org/descartes-felsefesine-kisa-bir-bakis-dusunuyorum-oyleyse-varim-cogito-ergo-sum-9176
https://www.bilgipedia.com.tr/immanuel-kant/
https://www.keyifli.net/immanuel-kantin-derin-dusunceleri-felsefeye-yon-veren-sozler/
https://kidolog.com/blog/sezgilerimizle-ilgili-bilmemiz-gereken-8-gercek/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Monty_Hall_problemi
https://arsiv.dusunenadamdergisi.org/tr/DergiPdf/DUSUNEN_ADAM_DERGISI_2375fa261236420197719b854e8672bf.pdf
https://dusunenadamdergisi.org/storage/upload/pdfs/1587023123-tr.pdf
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezDetay.jsp?id=oEVl2hfECCuBhpXI9P5HRA&no=oz6r_W4z4na1oIe4QgULbA
https://en.wikipedia.org/wiki/Blindfold_chess
https://www.acarbaltas.com/guven-duygusu-yaratmak/
https://www.yasantipsikoloji.com/cocuk-ergen/duygusal-gelisim

278 kez okundu
Paylaş

İlginizi Çekebilir

  • Aydınlanma!Aydınlanma! “Bilge, kendi mutluluğunun efendisidir.” Plautus “Aydınlanma nedir?” sorusu var oluşun anlamını arayan insanlar tarafından tarih boyunca sorulmuştur. Bu insanlar karşılaştıkları […]
  • EmpatiEmpati Empati… Sanırım, son zamanlarda en çok prim yapan kelimelerden biri bu… Eh, hakkını yememek lazım, evet “cafcaflı” bir kelime”… Telaffuzu da melodik, ağza güzel […]
  • ModernizmModernizm Aydınlanma düşüncesinin temelinde 'akıl ve bilim' vardı. Önceki yazımda "Modernitenin Dayanılmaz Hafifliği" değindiğim Ortaçağ'da hüküm süren bağnaz din anlayışına karşı; aklı merkeze […]
  • Paris – 2Paris – 2 İnsan bir şehri sevdi mi onun güzel yanlarını bulmaya çalışıyor, sokaklarını, hatta içine dalıp ruhunu keşfedebilme ümidini yaşıyor... İşte bu sefer Paris’e geldiğimde kendimi Paris’in […]

Sosyal Medyada Takip Edin

Üye Olun

Yazarlar

Kategoriler

Takvim

Nisan 2024
P S Ç P C C P
« Mar    
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
2930  

Arşivler